ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / AKTÜALİTE
Okunma Sayısı: 1879
Yazar: Fadime Özkan
HDP'NİN BÜYÜK TAHRİBATI

HDP Eş BaşkanıSelahattin Demirtaş dünkü grup toplantısında -bir güven göstergesi olarak- sesini yükseltti ve “Kobani için eylem çağrımızın arkasındayız” dedi.

İkisi şehit polis olmak üzere 33 kişinin hayatına mal olan, daha ölenlerin kanı, yakınlarının gözünün yaşı kurumadan, 214’ü okul olmak üzere yakılan 1122 binanın, yani kütüphanelerin, müzelerin, Kuran kurslarının, evlerin ve iş yerlerinin üzerinde tüten duman dinmeden kurdu bu cümleyi.

Sorumsuzluktan, hatada ısrardan, anti-siyasetten başka bir açıklaması olabilir mi bunun?

Hele de süreçteki görevi gereği, terör örgütü ile toplumsal taban arasındaki alacalı sivil alanda “ince siyaset” yürütmesi beklenen, sorunun değil çözümün parçası olması umulan bir siyasi aktörün kuracağı cümle midir Allah aşkına bu?

Peki ya nedir?

Bazı yorumcular, süreci zora sokan bu siyasetsizliğin sebebini Kandil’in İran, Suriye, Almanya ve ABD istihbaratlarıyla anlaştığı, eylemleri çözüm sürecini bitirip Öcalan’ı tasfiye etmek için yaptırdığı iddialarına bağlıyor ve HDP’nin Kandil’in peşine takılarak “bize her yer Kobani” dediğini, sokakların da bu çağrıdan sonra ateşe verildiğini hatırlatıyorlar.

İşin istihbari kısmını bilemem ama hem kronolojiye uyuyor, hem de zamanlama bakımından anlamsız, mahiyet bakımından lüzumsuz bu sipariş şiddeti bir yere oturtuyor.

Kostüm sivilliği

PKK-HDP hattındaki sivil siyasi aktörlerin sivilliklerini, kostüme indirgeyen anti-siyasetsizliklerine ve bunun yarattığı büyük tahribata döneceğim ama Kandil’in depreşen beka sorununa kısaca değindikten sonra.

Ortadoğu malum, yeniden kan çanağı. Demokratik taleplere cevabın ölümle verildiği, uluslar arası kamuoyunun kendi çıkarına gölge etmediği müddetçe bu bölgede diktatör sevdiğini uygulamalı olarak ispat ettiği bir kara dönem.

Haliyle küresel ve yerel güçlerin menfaatlerinin bekası, bölge halklarının kanından canından daha kıymetli ve bunu riske edecek her gelişmenin önü mutlaka uygun bir araçla kesilmeli. Bu araç bazen doğrudan bir devlettir, bazen devlet içinde bir paralel örgüt, bazen bir terör örgütü. Mevcut olan değerlendirilir, noksan olan üretilir -IŞİD gibi.

Müzakere yürüttüğü devlete silah bırakma sözü vermiş olanlara ise yeniden ve yeniden sorulur. Bazen istihbarat elemanları göndererek, bazen gazete köşelerinden dedirterek:

“Emin misiniz? Hiç bu şartlarda silah bırakılır mı? Erdoğan bir diktatör, Kürt meselesini çözeceğim diyor ama bakın parkta ağaç kestirtiyor, Türkmenler, Kürtler, Araplar, Ezidiler gibi Kobanililer de kardeşimiz, kapımız kalbimiz açık diyor, bir buçuk milyon Suriyeliye yüzünü ekşitmeden bakıyor ama IŞİD’in karşısına Türk ordusunu çıkarmıyor. Hiç güvenilir mi onlara? Sakın ha silah bırakmayın, aman direnin!”

Kartların yeniden karıldığı bir dönemde, Kandil’in ak saçlıları Kürt gençlerinin hayatını masaya sürerek, Türkiye’ye karşı maşa olarak kalabilmeye oynuyor olabilir mi?

Hesap sıfırlandı

Anlık ve kronolojik çelişkilerine bakıldığında Kobani’yi de araçsallaştırdığı anlaşılan PKK-HDP hattı, bölgedeki savaşı ve Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı sıkıntıyı kullanarak müzakere masasında elini güçlendirmeyi yeğledi.

Tamam, Türkiye’yi düşünmesini beklemeyelim ama bunu bir kez daha Kürtlerin hayatını yok sayarak ve şiddeti kullanarak yaptığını da görmeyelim mi?

Siyaset dayatmak için üretilen şiddete tartışmasız şekilde “terör” denir.

Bu adlandırma PKK için hak teslimidir elbette lakin sivil alanda siyaset yapsın diye var olan HDP’nin Kandil’in peşine takılarak şiddet çağrıcısı olmayı tercih etmesi de sivillik iddiasını ve şunca zamanlık sahnesini bir illüzyona çevirmiştir.

Süreç elbette sürecektir. HDP de rolünü oynayacaktır. Zaten ne PKK’nın ne HDP’nin gücü yetmez aksine. Sürecin sahibi bizzat Kürtler dahil Türkiye toplumudur. Ama HDP bundan böyle hem Türkiye kamuoyuna, hem kendi tabanı dışındaki geniş Kürt kamuoyuna sözünü dinletmekte çok zorlanacaktır. Hele de çözüm yasasının TBMM’den, çözüm kurulunun Bakanlar Kurulu’ndan çıktığı, eve dönüşlerin konuşulduğu bir dönemde!

Hadi bakalım kolay gelsin!

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Fadime Özkan
16-10-14
E mail: stargazete.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
HDP'NİN BÜYÜK TAHRİBATI
Online Kişi: 18
Bu Gün: 245 || Bu Ay: 9.502 || Toplam Ziyaretçi: 2.221.246 || Toplam Tıklanma: 52.165.389