ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : TÂRİH / DÜNDEN BUGÜNE
Okunma Sayısı: 6256
Yazar: Kamil Yeşil
TÜRKİYE'DE İSLÂMCILIĞIN KISA TARİHİ-3 (İran'dan nasıl etkilendik?)

1970'e kadar hızlı bir şekilde tercüme faaliyeti göze çarpar. 'İslam'ın Etrafındaki Şüpheler', '20. Asrın Cahiliyyeti', ‘Yoldaki İşaretler’ gençliğin el kitabıdır. Malik bin Nebi, Muhammed Esed, Muhammed Ebu Zehra, Said Havva, Fethi Yeken vb. kişiler kanaat önderi olan diğer düşünürler ve âlimlerdir. 1979’da İran’da meydana gelen İslam Devrimi bu kez dikkatleri İran’a çevirir ve Ali Şeriati öncü bir düşünce adamı olarak yerini alır. Şeriati’yi Mutahhari, Ayetullah Humeyni’nin eserleri izler.

Türkiye'deki öncüler

Bu haberimizde  özel olarak üzerinde duracağımız kişiler, Necip Fazıl, Sezai Karakoç, Nureddin Topçu, Osman Yüksel Serdengeçti, Eşref Edip, Ali Ulvi Kurucu gibi kişilerin eserlerini okumuş, İmam-Hatip Okulu, Yüksek İslam Enstitüsü gibi resmi eğitim kurumlarının yayında medrese usulü ders görme imkanı bulmuş kişilerdir. 1950 ve sonrasında doğan  ve yukarıda adı geçen düşünce ve sanat adamlarının geleneğini de tevarüs eden yazarlar, 70’li yılların ikinci yarısından sonra üniversiteyi bitirmiş veya bitirmek üzere olan kişilerdir, tercüme yoluyla İslam dünyasını tanımışlardır. Bu dönemde Türkiye’de siyasi İslamcılık’ı temsil eden MSP parlamentodadır, 61 Anayasasının verdiği kısmi hürriyet ortamından sadece İslamcılar değil daha çok Marksist sol istifade etmektedir. Ve dünya bu dönemde iki kutupludur.

İslami hareket nasıl hızlandı?

Türkiye’de aktif bir sol-sağ hareket vardır ve bunlar yer yer çatış(tırıl)maktadır. CHP’nin kendini “Ortanın Solu” olarak tarif etmesi ile 65’ten sonra AP’nin temsil ettiği sağ, liberal, milliyetçi anlayış Türkiye’de iki temel kesimi oluşturmaktadır. Komünizmin SSCB ile yakın tehlike arz etmesi ve materyalist bir ideoloji olması sebebiyle, Müslümanlar genel olarak “sağcı” olarak değerlendirilmekte, Komünizmle Mücadele Dernekleri gibi milliyetçi-muhafazakâr oluşumlar içinde yer tutmakta iken, 69’da MNP ve daha sonra MSP ile siyasi hayata atılan İslamcılık, kendini bu tasniften özellikle ayırır.

Afganistan’da, Pakistan’da, Suriye’de, Mısır’da, İran’da görülen İslami uyanış, sonuç verecek olursa Türkiye’nin de bu halkaya eklenmesi kolay olacaktır. Beklenti budur.

İran’daki Devrim’in verdiği ümit, General Ziya ül-Hak’ın Pakistan’da yönetime el koyması ve şeriat esası üzerine kurulmuş bir devlete gideceğine dair açıklamalar yapması, SSCB’nin Afganistan mücahidlerine yenilmesi, Mısır ve Suriye’deki İhvan-ı Müslimin Hareketi’nin etkisi bir arada düşünüldüğünde Türkiye’de İslami bir dönüşümün olabileceğine dair olan ümidi anlayabiliyoruz.

Şeriat devleti gelecek mi?

Bunun için Cuma namazının sahihliği tartışmaya açılmıştır. Bundan beklenen en temel sonuç şudur. Düşünülmüştür ki eğer gençler ve halkımız, haftada bir kez olsun terk etmediği Cuma namazı gibi önemli bir ibadetin kabul olmadığı, bu ibadetin bir devlet/halife ibadeti olduğu, kabul edilmesi için sistemin değişmesi gerektiği sonucunu kabul ederse; İslamlaşma süreci daha hızlı ilerleyecektir.

Bunun gibi halifeye biat, biatsiz ölümün cahiliye ölümü olarak anlatımı, millet, cahiliye, devlet, vatan, ideoloji, din, ibadet, rab kavramlarının yeniden tarifi, müstaz'af, müstekbir kavramlarının ezilenler ve ezenlerin yoksulluk, sömürü olgusuyla birleştirilmesi; Müslümanların, ümmetin mülküne ortak oluşu gibi sosyal meselelere çare gösterilmesi ile hem Müslüman halkın hem Marksist kesimin desteği alınabilecektir. Bu, İran’daki devrimin izlediği yöntemden yararlanmak demektir.

Kadınların  İslam devrimine katkısı, uzlaşmacılık, anti-emperyalizm, demokrasi, milliyetçilik, Kemalizm, laiklik gibi sistemin anahtar kavramları  üzerinden yürütülen tartışmalar, doğrusu yeni bir anlayış getirdiği gibi Müslümanlar arasında yeni tartışma ve hatta çatışma konuları da doğurmuştur.

O kalemler hala yazıyor

Adı  geçen tartışmayı yürütenler yukarıda belirtildiği gibi,  1950 ve civarı doğumlu, bugün 60 yaş  çevresinde olan kişilerdir. Hüsnü Aktaş, Ali Bulaç, Selahaddin Eş Çakırgil, Sedat Yenigün, Yılmaz Yalçıner, M. Beşir Eryarsoy, Ali Ünal (Fatih Selim), Sami Adil (Sami Şener), Ömer Yorulmaz, Mekki Yassıkaya bu hareketin içinde gerek yazar gerekse yayın ortağı olarak bulunan kimselerdir. Şura, Tevhid ve Hicret dergileri çevresinde oluşan radikal İslamcılık hareketini  yürüten üyeler (Sedat Yenigün hariç) bugün hâlâ hayattadır. Bazıları yazma eylemini sürdürmektedir.

Burada belirtilmesi gereken diğer bir husus, Tevhid ve Hicret hareketinin konjonktürel bir hareket olma niteliği de taşımasıdır. Hareketin yazarlarından bazıları hâlâ bu özelliğini korumaktadır. Metinlerden bazıları, müstear isimle yayımlanmıştır. Ama biz onların kim olduklarını biliyoruz: M. Mengüç Yenigün (Sedat Yenigün, 1980’de  şehit edilmiştir.) Sami Adil (Sami Şener), Fatih Selim (Ali Ünal), Yılmaz Yalçıner (Abdullah Birisi).

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Kamil Yeşil
01-10-11
E mail: dünyabizim.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
TÜRKİYE'DE İSLÂMCILIĞIN KISA TARİHİ-3 (İran'dan nasıl etkilendik?)
Online Kişi: 25
Bu Gün: 177 || Bu Ay: 6.689 || Toplam Ziyaretçi: 2.216.303 || Toplam Tıklanma: 52.125.480