ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / TÂRİH
Okunma Sayısı: 472
Yazar: Halit Kanak
"Osmanlı tahtına bir çocuk oturdu, ne durursuz?"

Segedin Anlaşması (12 Temmuz 1444)

Takvimler 12 Temmuz 1444’ü gösteriyordu ki geleceğin Kaptan-ı Deryâsı Baltaoğlu Süleyman Bey maiyetinde yüz kişi olduğu halde Segedin’e giderek Macar Kralı Ladislas’ın imzaladığı ve İncil’e el basarak anlaşmaya sadık kalacağına dair yemin ettiği anlaşmanın nüshasını kralın elinden aldı. Karşılığında, Türk Hâkânı II. Murad’ın Edirne’de Kur’an üzerine yemin ederek imzaladığı diğer nüshayı verdi. Böylece tarihe Segedin Anlaşması diye geçen barış dönemi başlamış oldu.

Türk Hâkân’ı II . Murad’ı bu anlaşmaya götüren sebep, kız kardeşiyle evli olan Karaman Bey’i II. İbrahim’in Macar Kralına haber göndererek, “Rumeli senin Anadolu benim olsun, Osmanlı’yı bölüşelim” şeklindeki iğrenç teklifi olmuştu. Bunun için de, haçlılarla ne zaman bir savaş olsa hemen saldırıya geçiyor, Osmanlı şehirlerini yağma ediyordu.

II. Murad, Rumeli ve Anadolu arasında mekik dokumaktan başı dönmüştü. Yine bunlardan birinde Karaman Bey’inin Osmanlı topraklarına tecavüzünü bertaraf etmek için Anadolu’da iken Hunyadi Yanoş komutasındaki haçlılar Kasım Paşa’yı yenerek Sofya’ya girdiler. Hatta Sofya’nın doğusunda İzladi Derbent’inde yapılan vuruşmayı da kazandıkları gibi, yine Filibe’de Akıncı Bey’i Turhan Bey’i bozdular ve Sancakbeylerinden Damat Çandarlı Mahmud Bey’i esir aldılar. II. Murad derhal Edirne’ye geldiyse de geç kalmıştı.

Bu bardağı taşıran son damla olmuş ve Karaman Beyine haddini bildirmek İçin Sultân Murad’a Segedin Anlaşmasını yaptırmak zorunda bırakmıştı. Bu anlaşmaya göre; Sırbistan Osmanlı’ya bağlı ancak muhtar bir devlet olarak yeniden kurulacak, esir iki Sırp Prensi gönderilecek, yine esir olan Çandarlı Mahmud Bey 70 bin duka altın vermek suretiyle iâdesi sağlanacak, Macarlar Osmanlı Devletinin Bulgaristan hakimiyetini tanıyacak ve 10 yıl boyunca taraflar savaşmaktan uzak duracaktı.

Segedin Anlaşmasından hemen sonra harekete geçen Sultân Murad İslâm Âlimlerinden Karaman Beyinin durumu için fetvâ istedi. Bu âlimlerin verecekleri fetvalarda tarafgirlik akla gelmesin diye, âlimlerin Karaman Beyinin hâmiliğini yapan Memlûk Devletinin Başkenti olan Kahire’den seçilmesini istemişti.

Şâfi Mezhebi adına büyük tarihçi ve hukukçu Hacer Askalâni, Mâlikî Mezhebi adına Kadı Bedreddin Tunusî, Hanbeli Mezhebi adına Bedreddin Bağdadî verdikleri fetvâlarda kayıtsız şartsız Karaman Beyinin katli gerekir diye beyanda bulundular.

Ancak, fetvâsı istenen Hanefi Mezhebi Âlimlerinden Kadıların Kadısı ünvanlı Sâdettin Deyri “Eğer tövbe eder, gâzâ esnasında asker göndermeyi kabûl ederse affedilmesi icâb eder” şeklinde fetvâ verdi.

Anadolu’ya geçen II. Murad vakit geçirmeden Karaman topraklarına girdi. Karaman Bey’i Taşeli’ne kaçtı. Ardından bir daha haçlılarla işbirliği yapmayacağına dair söz vererek aman diledi. Tövbe edince de akit yapıldı konu kapandı. Fakat Karaman seferinden dönerken Mihaliç’te bütün orduya yaptığı konuşmada, tahtı 12.5 yaşındaki oğlu Mehmed’e (Fâtih’e) bıraktığını ilân ederek Manisa’ya çekilen Sultân Murad’ın ardından Macar Kralına “Osmanlı tahtına bir çocuk geçti daha ne durursunuz” diye haber göndermekten geri durmadı.

Bu haber üzerine Macar Kralı; Kardinal Ceserani’nin, “dinsiz Müslümanlara karşı yeminin bir hükmü olmaz” diye hüküm vermesi ve Hunyadi Yanoş’un kışkırtması üzerine İncil üzerine yaptığı yeminini bozarak harekete geçti. Öyle ya bu fırsat kaçmamalıydı. Hatta bütün Türkler yok edilmeliydi. Yardım istediği Papa da aynı düşüncelerle bütün ülkeleri seferberliğe çağırdı.

Niğbolu’da ağzı yanan Fransa ve Sırp’ların dışında bütün Avrupa Macar Kralı Ladislas, başkomutan Hunyadi Yanoş ile ruhâni lider olarak Kardinal Cesarini’nin yönetiminde bir araya geldiler. Sayıları yüz bini geçmişti.

Demirkapı’dan güneye doğru Tuna’yı atlayarak Vidin’e geldiklerinde, Edirne’de toplanan Saltanat Şûrası da genç padişaha babasının dâvet edilmesi yönünde aldıkları kararı iletiyorlardı. Genç hükümdar; “Eğer padişah biz isek gelip ordumuzun başına geçin, yok padişah siz iseniz gelip devletinize sahip çıkın’ ifâdelerini kullandığı o meşhur mektubuyla babasını dâvet etti.

Böylece II. Murad bir kez daha gâzâ meydanlarına döndü. 40 bin kişilik seçkin ordusuyla hareket ettiğinde, Edirne’de oğlu Mehmed ve Çandarlı Halil Paşa’yı bırakmıştı.

Varna Limanı yakınlarında iki ordu karşılaştıklarında, Türk Ordusunun en önünde kıdemli bir asker “Segedin Anlaşmasının” bir nüshasını mızrağının ucunda taşıyordu. İnsiyatifi ele geçirmek isteyen Hunyadi Yanoş vakit kaybetmeden Türk Ordusunun sağ kanadına yüklendi. Sağ Kanada kumanda eden Anadolu Beylerbeyi Karaca Paşa ile Yeniçeri Sekbanbaşısı Doğan Ağa şehid düşmesine rağmen sağ kanat taktik gereği geriye çekildi.

Bu sefer Hunyadi, Rumeli Beylerbeyi Şahabettin Paşa’nın bulunduğu sol kanata yüklendi. Sultân Murad sol tarafında çekilmesini emretti. Emir derhal yerine getirildi.

Bunu gören haçlı ordusu zaferin kazanıldığını zannederek çılgın bir sevinçle olanca güçleriyle merkeze yüklendi. Ancak sanki bir dağa çarpmışlardı. Nârâlar, kılıç kalkan seslerine karıştı. Can pazarı yaşandığı savaşın bu en şiddetli ânında Türk Hâkânı kanatlara düşmanı çevir emrini verdi.

Yavaş yavaş çemberin ortasında kalan haçlı ordusu erimeye başlamıştı ki, Kral Ladisas’ın imhasıysa görevli özel kuvvetlerden Yayabaşı (piyade yüzbaşısı) Koca Karaca Hızır Ağa, emrindeki birliğiyle Kralın şahsi korumaları 50 kişilik seçkin şövalyeyi imha ederek krala ulaştı. Tam o anda yardımcısı Timurtaş’ın, “Yâ Hâk” diye fırlattığı balta Kral Ladislas’ın atının ayağını biçince yere kapaklanan kralın başını gövdesinden ayırmak bu yüzbaşıya nasib oldu.

Kral’ın kesik başı bir mızrakla teşhir edilince bozgun başladı, ancak Hunyadi Yanoş dışında kurtulan olmadı. Sadece 150 şehit veren Türk Ordusu koca haçlı ordusunu imha etmiş, kalanını esir almıştı.

Segedin anlaşmasını bozan üç kişiden Kral Ladislas dışında Kardinal Cesari’nin kesik başı da Segedin Anlaşması ile birlikte sergilendi. Kaçan Hunyadi’yi Davut Paşa iki gün iki gece takip ettiyse de yakalayamadı.

(Hunyadi Yanoş, Osmanlı Devletini çok meşgûl etmiş ve ağır zayiatlar verdirmiş, Fâtih’in de alnından ve dizinden yaralandığı halde alamadığı Belgrad kuşatmasında Belgrad’ı savunurken ağır yaralanmış ve bu yaranın etkisiyle 23 Ekim 1456’da ölmüştür. Bu efsâne savunma Belgrad’ın fethini 65 yıl geciktirmiştir. Hunyadi Yanoş ölünce büyük oğlu Matthias Corvinus’u 32 yıl kalacağı Macar tahtına geçirdiler. Bu kralın kızını Macaristan’a yaptığı akınların birinde esir alan Mihaloğlu Ali Bey bu prensesle evlenmiş, Mihaloğulları soyu Mehtap Hanım ismini alan bu prensesten yürümüştür.)

Niğbolu’dan 48 sene 2 ay sonra gelen bu büyük z

afer sabah saatlerinde başlamış akşam 9’da bitmişti. Zafernâmeler Timuroğlu Sultan Şâhruh’a ve Memlûk Hükümdarı Sultân Çakır’a ve Abbasi Halifesine gönderilirken haçlı dünyasına; “Türk’e kefen biçenin ölümü korkunç olur” mesajı verilmişti.

Biz de buradan bütün dünyaya sesleniyoruz; “Eyy korkudan haçlılara sığınan Arap devletçikleri, eyy Amerika, eyy Rusya, eyy Avrupa Birliği, Türkiye’ye verdiğiniz sözleri tutun ve Türkiye ile yaptığınız anlaşmalara sâdık kalın. Ve hiç bir zaman Segedin Anlaşmasını bozanların akıbetlerini unutmayın..

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Halit Kanak
11-07-21
E mail: yeniakit.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
"Osmanlı tahtına bir çocuk oturdu, ne durursuz?"
Online Kişi: 12
Bu Gün: 201 || Bu Ay: 8.737 || Toplam Ziyaretçi: 2.219.919 || Toplam Tıklanma: 52.157.130