ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / KİTAP
Okunma Sayısı: 560
Yazar: Mehmet Akif Öztürk
İBN TEYMİYYE'YE GÖRE İBN ARABÎ (Mustafa Kara'nın kitabı hakkında)

''İbn Teymiye’ye Göre İbn Arabî'' kitabında konuya bu iki âlimin haklarında yazılanlarla değil, bizzat iki âlimin yazdığı eserlerle yaklaştığını belirten Mustafa Kara’nın sadece İbn Teymiye’nin fikirleriyle kalmayıp diğer birçok âlimin de fikirlerini çalışmasına konu etmesi, bizlere mükemmel bir karşılaştırmalı okuma yapma olanağı sağlıyor. Mehmet Akif Öztürk yazdı.

İslam dünyasında asırlardır süren selefî düşünce ve tasavvuf düşüncesi arasındaki rekabet, günümüze kadar geldi. Bir tarafta İbn Teymiye’nin dediklerini dikkate alıp uygulamaya çalışanlar, diğer tarafta tasavvuf ve İbn Arabî’nin yolunda ilerlemeye çalışanlar… Mustafa Kara Hoca’nın da “İbn Teymiye’ye Göre İbn Arabî” adlı kitabında belirttiği gibi bu iki dev ismin üzerine çıkan başka bir âlim olmadığı için, insanlar bu iki isim etrafında kümelendi. Fakat özellikle günümüzde, gerek tasavvufa gönül verenler olsun, gerek selefî akımı Hak görenler olsun, her iki ismin ve tarafın muakkibleri, neye inandıkları ve güvendikleri konusunda –bence- yeteri kadar bilgili değiller. Tasavvufu; yumuşak, herkesi kendine davet eden, ‘herkese kapımız açık’ olarak sınırlandıranların ve Selefîliği de savaş, öldürme, tekfir etme olarak görenlerin bu iki akıma verdikleri zarar gözle görülür cinsten. Kara’nın kitabının menkıbesinde belirttiği gibi “İbn Teymiye tarzı sulandırılırsa mezhep savaşlarına; İbn Arabî tarzı düşünce istismar edilirse ateizm şarkılarına zemin hazırlamış olur.”

Uzun zamandır aklımı meşgul eden bu iki konuyu düzgün bir şekilde öğrenebilmek için hangi kitapları okumam gerektiğini saptayamazken, Mustafa Kara’nın bu kitabını görünce kararımı hemen verdim. Hem iki ismi aynı kitapta incelemesi, hem de karşılaştırmalı bir analiz sunması kitabın değerini gösteriyor. Üstelik bu kitabı Türkiye’de güvenilir isimlerden olan Mustafa Kara’nın kaleme almış olması, kitabı okurken aklımda tereddütlerin oluşmasını engelledi.

“İbn Teymiye’ye Göre İbn Arabî”, içinde bulunduğumuz yılın nisan ayında Dergâh Yayınları tarafından neşredilmiştir. Önsöz, giriş, dört ana bölüm, netice, dizin ve kitabiyattan oluşan kitap, toplam 182 sayfadan oluşuyor. 1970’lerde yazılan bu kitap, Mustafa Kara Hoca’nın ilk akademik metni olma unvanını da taşıyor.

Kitabın her yerinde iki âlime de hakkını teslim etmiş

Bir tasavvufçu olarak bildiğimiz Mustafa Kara’nın İbn Teymiye’yi nasıl yorumladığını çok merak etmiştim ancak Mustafa Kara oldukça tarafsız davranmış ve kitabın her yerinde iki âlime de hakkını teslim etmiş. Konuya bu iki âlimin haklarında yazılanlarla değil, bizzat iki âlimin yazdığı eserlerle yaklaştığını belirten Kara, “ne sûfî meşrep kişilerin İbn Arabî hakkındaki aşırı sevgilerini ne de Arapça dahi bilmeyen kişilerin İbn Teymiye aleyhindeki hiddet ve şiddetlerini göz önüne aldık, çünkü böyle yapsaydık asırlardan beri tekrar edilen çıkmazlara bir tane daha ilave etmiş olurduk” diyerek çalışmasını hangi anlayış altında gerçekleştirdiğini belirtiyor.

Mustafa Kara Hoca, çalışmasını dört ana bölüme ayırmış: İbn Teymiye’den Önce Tasavvufa Tevcih Edilen Tenkidler, İbn Teymiye’ye Göre İbn Arabî, İbn Teymiye’nin Tenkidlerine Konu Olan Meseleler ve İbn Teymiye’den Sonra Tasavvufa Tevcih Edilen Tenkidler. Sadece bu dört ana bölümle kalmamış ve her bölümü numaralandırarak ya da harflendirerek birçok alt başlığa ayırmış ve sistematik bir şekilde, en önemli gördüğü olayları ve kişileri fazla ayrıntıya boğulmadan incelemeye çalışmış. Sadece alt başlıkları okuyarak bile bazı fikirler edinilebilir bu kitaptan. Üstelik Kara’nın sadece İbn Teymiye’nin fikirleriyle kalmayıp diğer birçok âlimin de fikirlerini çalışmasına konu etmesi, bizlere mükemmel bir karşılaştırmalı okuma yapma olanağı sağlıyor.

Sükûnetin var olduğu yerde tasavvuftan söz edilemez

Mustafa Kara; menkıbe, önsöz ve giriş bölümlerinden sonra ilk ana bölümünde “İbn Teymiye’den Önce Tasavvufa Tevcih Edilen Tenkidler” bölümüne başlıyor. Bu bölümü de alt başlıklara ayıran Mustafa Kara, ilk olarak “İlk Zahid ve Sûfîlerce Tasavvufa Tevcih Edilen Tenkidler” kısmını kitabında inceliyor. Şakîk Belhi, Cüneyd Bağdâdî, Tüsterî, Yahya b. Muaz Râzî, Ebu’l Hüseyin Nûrî, Vâsıtî, Ebu Ali Rûzbârî, Tamestaî, Yunus b. Hüseyin Râzî, Ebu Said Harraz, Eflâkî, Ebu Abbas Dineverî, İbn Hafif ve Bûsenci’nin görüşlerine kısa cümleler halinde yer veriyor yazar. Bu bölümde en dikkat çekici eleştirinin Tamestaî’nin eleştirisi olduğunu düşünüyorum. Tasavvufu ibadetsiz, rahat, yumuşak bir hareket olarak görenlere cevap olabilir bu eleştiri: “Tasavvuf baştan sona ızdırap (hareket, aksiyon)tır. Sükûnetin var olduğu yerde tasavvuftan söz edilemez.”

İlk ana bölümün son alt başlığı ise “Sûfî Olmayanlarca Tevcih Edilen Tenkidler.” Mustafa Kara Hoca bu bölümde İbn Hazm, Nesefî ve İbnü’l-Cevzî’nin eleştirilerini ana eksene alarak incelemesini gerçekleştirmiş. Burada üç âlimin de eleştirileri oldukça dikkat çekici. Özellikle sürekli bahsedilen ‘tasavvufa dıştan gelen etkilerin tasavvufu bozduğu’ düşüncesine İbnü’l-Cevzî eleştirilerinde yer vermiş: “Sûfîler arasında yaygın olan ‘et yememe’ prensibinin Brahmanizmden geçtiğini, evlenmeme anlayışının ise Hıristiyan menşeli olduğuna dikkat çeken İbnü’l-Cevzî, selefin ilim için uzlet hayatı yaşadığını, zahidlerin uzletinin ise böyle bir gayeye matuf olmadığını söylemektedir.”

İkinci bölümünü de üç esas ve bu bölümlerini de alt başlıklar halinde inceleyen Mustafa Kara Hoca’nın alt bölümlerine verdiği isimler ise şöyle: “İbn Teymiye’nin Tasavvufa Bakışı”, “İbn Teymiye’nin İbn Arabî’ye Bakışı”, “Tartışmanın Sebepleri”. Bu başlıklar altında İbn Teymiye’nin en dikkat çekici eleştirilerini zikir, sema, keramet konularına yönelttiğini görebiliyoruz. Bunlardan başka, Gazâlî’nin İhyâ’sına yönelttiği eleştiri ve genel olarak tasavvufî eserlere yöneltilen eleştiriler, bize İbn Teymiye’yi anlatıyor. Daha sonra, önce devrin siyasi ve fikri durumunu ortaya koyan Mustafa Kara, daha doğru bir değerlendirme yapmanın önünü de açmış oluyor. Çevresel etkenleri bilmeden birçok şeyi doğru değerlendiremeyebileceğimizden olsa gerek, bunları açıklayarak bize geniş bir düşünme alanı açıyor.

Kitabın en ilgi çekici ve uzun kısmı “İbn Teymiye’nin Tenkidlerine Konu Olan Meseleler” başlığını Mustafa Kara Hoca, “Meseleler” ve “Meselelerin Tahlil ve Değerlendirilmesi” kısımlarına ayırıyor. “Meseleler” kısmında İbn Teymiye’nin “Vahdet-i Vücûd, Hatm-i Velâyet, Rîcâlûl Gayb, Firavun’un İmanı, Putlara İbadet ve Gaybdan Haber Verme ve Hurûfîlik” konularındaki sert tenkidlerini görebiliyoruz. Sadece İbn Teymiye’nin değil, bu meselelerde İbn Arabî’nin de görüşlerine yer verip bizlere karşılaştırmalı bir okuma imkânı sunan Mustafa Kara Hoca, her konuyu iki âlim açısından sırayla ele alıyor. “Meselelerin Tahlil ve Değerlendirilmesi” kısmında ise Mustafa Kara, ilk kısımda incelediği konuları kendi bilgisi ve yorumları açısından ele alıyor. Her iki âlimi de objektif bir şekilde değerlendirmeye tâbi tutan Mustafa Kara, her iki âlime de hakkını teslim ediyor ve yanlış olarak gördüğü kısımları okura aktarıyor. Zaman zaman ‘İbn Teymiye burada haklıdır’, zaman zaman da ‘İbn Teymiye burada İbn Arabî’yi haksız yere tekfir etmiştir’ gibi cümlelerle ve başlıklara ayırdığı düşünceleriyle durumu özetliyor.

Son asır İslâm düşüncesi İbn Arabî’den çok İbn Teymiye’ye yakın

Kitapta günümüze yakın âlimlerin de görüşleri mevcut. “Muasır Âlimlerin Düşünceleri” kısmında “şu da bir realitedir ki son asır İslâm dünyasına tesir eden şahısların çoğunun düşünce dünyası İbn Arabî’den çok İbn Teymiye’ye yakındır” diyerek söze başlayan Mustafa Kara Hoca, burada Muhammed Abduh-Reşid Rıza, Mustafa Sabri, Abbas Mahmud Akkad, Muhammed Hamdi Yazır, Sa’id Nursi ve Mevdudî’nin görüş ve eleştirileri ışığında kitabının inceleme kısmını bitiriyor. Bu kısımda da, kitabın geneline ve tasavvufa eleştiri yöneltenlerin birçoğuna hâkim olan düşüncenin “tasavvuf önceleri iyiydi, sonradan ona eklenen, Kur’an ve Sünnet’te yeri olmayan şeylerle bozuldu” düşüncesinin olduğunu görmek mümkün.

Kitabını, incelemelerini kısa bir neticeyle hitama erdiren Hoca, uzun uzun değerlendirme yapmak yerine birkaç sayfalık bir neticeyle neye nasıl inanması gerektiğini sanki okura bırakıyor. Netice olarak yazdığı sayfaların son iki paragrafı sanki birçok şeyi özetler nitelikte: “Tezimizi şöyle bağlayalım: İbn Arabî ile İbn Teymiye, İslâm düşüncesinin iki mühim simasıdır. Asırları peşinden sürükleyen bir güçleri vardır. Bu kadar büyük hareketlerin yönlendiricisi olmak sıradan bir iş değildir. Dolayısıyla bazı konularda insan olmaları sebebiyle hata yapmışlardır. Bazı görüş ve tesbitlerinde hata ile iç içedirler. Fakat hiçbiri de kafir değildir. Hiçbiri hatasız değildir. Dolayısıyle ‘taassub çukuru’ her iki kanat için de söz konusu olabilir. İbn Arabî, düşüncesindeki vüs’at sebebiyle İbn Teymiye de –önsözümüzde temas ettiğimiz gibi- çağdaş İslâmcı hareketlerin hemen hepsinin belli seviyede fikrî lideri durumundadır. Yedi sekiz asır önce yaşamış iki kişinin değer ve kıymetini bu hareketler herhâlde tayin edebilecek güçtedir. Herkese hakkını vermek gerekir.”

Son olarak şunu diyebilirim ki, bu iki âlimin düşüncelerini-çalışmalarını öğrenebilmek için ve ön okuma yapabilmemiz için, Mustafa Kara Hoca çok iyi bir kitap sunuyor önümüze. Bu iki ismin eserlerinden önce bu kitabı okuyup daha sonra bu iki âlimin eserlerine geçmemiz, konuları daha iyi anlamamıza vesile olacaktır.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Mehmet Akif Öztürk
12-10-20
E mail: dunyabizim.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
İBN TEYMİYYE'YE GÖRE İBN ARABÎ (Mustafa Kara'nın kitabı hakkında)
Online Kişi: 21
Bu Gün: 241 || Bu Ay: 8.845 || Toplam Ziyaretçi: 2.200.256 || Toplam Tıklanma: 51.932.306