ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / KÜLTÜR ve MEDENİYET
Okunma Sayısı: 967
Yazar: Yakup Kadri Karaosmanoğlu
HARF DEVRİMİNİN BÜYÜK VE DERİN HEDEFİ

HARF DEVRİMİNİN BÜYÜK VE DERİN HEDEFİYine Yeni Harflere Dâir

Son harf tebeddülünü [değişikliğini] yalnız yazımızın şeklini değiştirmekten ve onu öğrenilmesi daha kolay, daha metodik bir hale sokmaktan ibaret zannedenler var.

Bu gibilere daima Gazi hazretlerinin: "Göreceksiniz daha neler olacak!" sözünü hatırlatmak lazımdır. "Göreceksiniz, daha neler olacak!" Yalnız Türk diline uygun olmayan Arap harflerinin esaretinden kurtulduktan sonra lisanımız yeni bir inkişaf devresine girecek mi demektir? Bu, yalnız, mektep çocukları eski alfabe ile ancak bir kaç senede okuyup yazmayı öğrenirken şimdi bu müddet bir kaç aya inecek mi, demektir? Bu, yalnız, müthiş bir anarşi içinde bocalayan Türkçe sarf ve nahvi, Türkçe imlası artık mazbut ve muntazam bir şekle girip bütün medenî lisanlar arasında kendisine layık olan mevkiyi işgale başlayacak mı demektir?

Bütün bunlar yeni Türk alfabesinden beklediğimiz esaslı ve hayâtî faydanın yanında birer teferruattır. Yeni Türk alfabesi her şeyden evvel muazzam Türk inkılâbını tedvin edecek olan yegâne vasıtadır. Yani bu inkılâbın idarî ve siyasî sahadan bütün manasıyla ruhlara ve dimağlara intikali ancak bunun sayesinde olacaktır.

Türk cevherinin asırlardan beri tazyiki altında bunaldığı sert, katı ve kalın kışrı [kabuğu] yırtıp ziyadan bir ağaç gibi göklere dal budak salacağı gün gelmiştir. Yarınki Türk çocuğu artık tecvidin bir yeknesak ve elemli aksi sadâsı olan bugünün ölü dil ahengindeki uyuşturucu lezzeti tatmaktan masûn kalacaktır [korunacaktır].

Onun neslinde metîn, vakûr ve ürkek Türkçe artık sar'alı ihtilaclarla [titremelerle] kıvranmak illetini atlatmış olacak ve Türk semasının altında altında ruhlara hayat veren yeni bir musikînin elhânı yükselecektir.

Bu alfabe, şapkalı hafızların, şapkalı fakîhlerin ve şapkalı dîvanperestlerin, şapkalı gazelhânların hükümranlığına artık katî bir surette nihayet vermiştir. Niçin itiraf etmemeli, eski Osmanlı saltanatının bekâyâsı [kalıntıları] bizim içimizde aynı kuvvet, aynı hayâtiyetle yaşamaktadır. Geçirdiğimiz inkılaplar tefekkür ve tahassüs tarzımızı hemen hiç değiştirmediği gibi bediî zevklerimizde de hafif bir tebeddül îkâ' etmemiştir [gerçekleştirmemiştir]. Türkiye'nin en müterakkî vilayetlerinden biri olan İstanbul'u taraf taraf, semt semt geziniz. Evlere girip çıkınız. Mesîre yerlerinde oturunuz. Göreceksiniz, hissedeceksiniz ki ictimâî manzarada değişmiş olan şey yalnız kıyafete ait bir kaç teferruattır. İstanbul efendisi hususi ve kadim i'tiyatlarının [alışkanlıklarının] hemen hepsine pür vecd pür sadakatle bağlıdır. İstanbul hanımı peçesini bir parça kaldırmış olmasına rağmen henüz bir efsâne değildir. Hatta şehrin ücra mahallelerinde Hüseyin Rahmi Bey'in acûze tipleriyle Piyerloti'nin "Aziyâde"lerini bulmak imkanı bile zail olmamıştır. Çınar diplerinde nargile çeken ehli keyf arasına ben bile ekseriyyen katılırım.

Şapka ne Çubuklu'da gazel dinlemeye ne Alemdağ'ında kuzu çevirmeye ne Kağıthane deresi kenarında Çingene ailelerini söyletip oynatmaya manidir. Pantolonla pek âlâ bağdaş kurulabiliyor. Lakin bir gün gelecek ki yeni Türk harfleriyle "hey, hey!" çekip gazel okumak artık mümkün olmayacaktır.

Arap harfleri bizi muttasıl mazinin bedi'ıne doğru çeken bir paslı zincirdi. Bütün aklımız ve mantığımızla garb medeniyetine doğru atılırken hamlelerimizi ağırlaştıran ve her iki adımda bir başımızın gayrı ihtiyarî arkaya çevrilmesine sebep olan da bu idi. Zira, bunun ucunda şarkın, bu bin bir gece diyarının, bin bir türlü şehvet ve sefahat muhassılası olan iğvâkâr cazibesi vardır. Bu iğvâkâr cazibe Hayyam'ın rubaîlerindedir. Nedim'in şarkılarındadır. Bu iğvâkâr cazibe deftedir, tanburdadır.

Türk milletinin asırlardan beri bu afyonla uyuşmuş kalmış olan ruhu yeni bir sabah aydınlığında uyanırken elinin altında artık o isârdîde ibtilasının tatmin ve tahrik vasıtalarını bulamayınca mecburi bir imsak ve riyazat devresine girecektir ve işte ona mev'ûd olan rehânın başlangıcı da bu olacaktır.

Lakin mazi ile aramızdaki son köprüyü de berhevâ ettiğimiz şu anda lazım gelir ki o yakadan bu yakaya geçenler bıraktıkları yere dair hiç bir tahassür duymasınlar. Burada her şeyi rahat, latîf ve ferah bulsunlar. Elimizdeki bu güzel vasıta ile onlara asıl güzelliğin sırrını telkin edebilelim. Ruh ve zeka için dünyada daha ne kadar yüksek ve asîl, daha ne kadar insanî menbalar bulunduğunu onlara öğretelim. Bunun yegâne vasıtası da- fırsat düştükçe birçok defalar yazdığım gibi- ancak ve ancak garb klasisizminin bütün maarif ve irfan sahalarımızda neşr ve tamimidir. Bu cereyan harf inkılabının tabii temâdîsi suretinde telakkî edilmelidir. Aksi takdirde, korkarım ki, bu büyük hareket-i tedrîs bir ıslahat teşebbüs halinde kalır ve kendisinden beklenen hayatî ve harsî [kültürel] semereyi vermekte gecikir durur.

Yakup Kadri.

Hâkimiyet-i Milliyye.

14 Eylül 1928.

Yazar: Yakup Kadri Karaosmanoğlu
30-04-19
E mail: Mail Adresi Yok
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
HARF DEVRİMİNİN BÜYÜK VE DERİN HEDEFİ
Online Kişi: 25
Bu Gün: 416 || Bu Ay: 9.639 || Toplam Ziyaretçi: 2.201.364 || Toplam Tıklanma: 51.943.640