ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : TÂRİH / DÜNDEN BUGÜNE
Okunma Sayısı: 929
Yazar: Abdurrahman Dilipak
HİLÂFET VE...

HİLÂFET VE...1 Kasım 1922’de saltanat ve halifelik birbirinden ayrılarak saltanat kaldırıldı. Halifenin yetkileri dinî konularla sınırlandırıldı. Vahdettin’in ülkeden ayrılmasından sonra, Osmanlı hanedanında Abdülmecit Efendi, TBMM tarafından halife seçildi.

Mustafa Kamal 1924 yılı başında halifeliğin kaldırılmasına karar verdi, Bu talep milletten gelmiyordu. Zira Kurtuluş savaşı, Kuvayı Milliye ve Müdafayı Hukuk, Hilafetin ve saltanatın kurtarılması ile ilgili idi ve zaten Mustafa Kamal de Samsun’a bunun için gönderilmişti. Sıvas ve Erzurum kongrelerinde alınan karar da bu yönde idi. Mustafa Kamal Ankara’ya geldiğinde İstanbul’a gönderdiği yazılarına “Halife ve Hakan efendimiz” diye başlıyordu. İnönü’nün Lozan öncesi “Hilafetin müdafaası için Türk milleti kanını dökmeye hazırdır” derken, Lozan sonrası Mustafa Kamal’ın “Hilafet milletimize baş belasıdır” açıklamasına kadar geçen sürede çok şeyler olmuştu.

Mustafa Kamal 1 Mart 1924 tarihinde yaptığı TBMM açış konuşmasında, bu düşüncesini açıkladı. 3 Mart 1924›te TBMM›de kabul edilen bir kanunla halifelik mana ve mefhum olarak Cumhuriyetin mana ve mefhumunda mündemiç olduğu iddiası ile hilafet makamı kaldırıldı. Yerine Diyanet İşleri Başkanlığı, 3 Mart 1924 tarihinde Şer’iye ve Evkaf Vekâleti’nin yerine kuruldu. Kuruluş gayesi İslâm dininin inançları, ibadet ve ahlâk esasları ile ilgili işleri yürütmek, din konusunda toplumu aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmekti.

Aslında Mustafa Kamal yeni yönetim için gelecekte tehlikeli olabileceğini düşünüyordu. İzmir’deki ordu tatbikatları sırasında ordu komutanlarına hilafetin kaldırılması konusunda düşüncesini açıklayıp onların fikrini öğrendi ve 1 Mart 1924’teki bütçe görüşmelerinde halifeye ve Osmanlı Hanedanına verilecek ödenek konusunun gündeme getirilmesinden sonra, 3 Mart 1924’te bu konuyu kanun yolu ile fiilen çözmüş oldu. Hilafeti tümden kaldırsa, başka ülkeler Hilafet iddiasında bulunabilirdi. Oysa daha önce zaten İngilizler Hilafeti Osmanlıdan alıp Şerif Hüseyin’e vermek istemiş, bunu başaramamışlardı.

Tunalı Hilmi, “Hilafet ilga edilmiyor. Hilafet burada” diyerek meclisi işaret eder. Tartışmaların sonunda tarihimizin en önemli kararlarından biri 3 saat 20 dakika içinde alınmış olunur. Hilafet makamının kaldırılışından sonra sıra kararın halifeye bildirilmesi ve halline gelmiştir. Saat on buçukta İstanbul’un bütün telefonları kesilir. Dolmabahçe etrafını polisler çevirir ve Vali Haydar Bey saraya girerek kararı Halifeye okur. Halife Abdülmecid kararı tanımadığını söyler. Zor durumda kalan vali durumu Ankara’ya bildirdiğini söyleyerek halifenin zorla çıkarılması yönünde “hayali” bir telgraf okur. Halife 20 dakika buhran geçirdikten sonra görevliler eşliğinde saraydan çıkarılır. Saraydan çıkarken bir gazeteciye, “Ben vatan haini değilim. Yine bu millete dua edeceğim” der. Çatalca’dan trene bindirilen halifeye İsviçre vizesiyle birlikte bin 700 sterlin verilir. Grand Otel’e ulaştığında İsviçre bayrağının yanına Türk bayrağı asılır.

Tarihçi Arnold Toynbee, hilafetin kaldırılmasını Türk milliyetçilerinin sabırsızlığından, Ankara’nın halifeliği Vatikanlaştırmayı başaramamasından kaynaklandığını ileri sürdü. The Daily Telegraph, Türkiye’nin İslam milletleri liderliğinden üçüncü sınıf Tatar cumhuriyetine dönüştüğünü iddia ediyordu. Hilafetin kaldırılmasının arkasında Fransız-İtalyan-Selanik kaynaklı radikal localar olduğunu ileri sürüyordu. The Observer, Türkiye’nin batılılaşma uğruna “Doğu itibarı”nı terk ettiğini söylüyordu. Paris merkezli Le Journal, İstanbul’un dini saygınlığını yıkmaya çalışan İngilizlerin bu şansı hayal bile edemediğini yazıyordu. Evet, Lozan’ın imzalanması için Hilafet makamının kaldırılması beklendi.

3 Mart 1924(1340)-Hicri 26 Recep 1342 tarihli “Hilafetin makamının kaldırılmasına ve Osmanlı hanedanının Türkiye Cumhuriyeti ülkesi Dışına çıkarılmasına dair kanun”, TBMM’de kabul edildi. 6 Mart 1924’te ise Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girdi. 431 sayılı bu kanun toplam 13 maddeden oluşmaktaydı. Kabul edilen maddelere göre: Madde 1-Halife görevinden alınmıştır. Halifelik, hükümet ve Cumhuriyet’in anlam ve kavramı içinde esasen mevcut bulunduğundan hilafet makamı kaldırılmıştır. Madde 2-Görevden alınan halife ve Osmanlı saltanatına mensup tüm erkek ve kadınlar, damatlar Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde oturmak hakkından ebediyen mahrumdurlar. Bu soya bağlı kadınlardan doğmuş kimseler de Osmanlı addedilirler. Madde 3-İkinci maddede zikredilen kimseler, bu kanunun yayımı tarihinden itibaren en geç on gün içerisinde Türkiye Cumhuriyeti ülkesini terk etmeye mecburdurlar. Madde 4-İkinci maddede zikredilen kimselerin Türk vatandaşlık sıfatı ve hukuku kaldırılmıştır. Madde 5-Bundan böyle ikinci maddede anılan kimseler, Türkiye Cumhuriyeti’nde taşınmaz mal edinemezler. Türkiye’deki ilişkilerinin kesilmesi için bir yıl süre ile vekil tayin ederek, devlet mahkemelerine başvurabilirler. Bu müddetin sona ermesinden sonra hiçbir mahkemeye başvurma hakları yoktur. (Sadeleştirilmiştir). Bu arada Osmanlı ailesinin malları millileştirilerek bu sayfa “ebediyyen” kapatılmak istendi.

Lozan’ın bir diğer önemli sonucu da Ege Denizi ve buradaki adaların aidiyeti ile ilgili yapılan düzenlemeler oldu. Türkiye, aralarında Midilli, Sakız ve Sisam’ın da olduğu bazı adaları Yunanistan’a veren 1913 tarihli antlaşmaları kabul etti ve 12 ada üzerindeki haklarından da feragat etti. Bununla birlikte Bozcaada ve Gökçeada’nın kontrolü Türkiye’ye bırakıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, yakın zamanda Lozan Antlaşması’nın bazı şartlarıyla ilgili rahatsızlığını bir süredir dile getirdi ve “1923’te Lozan’ı bize razı ettiler. Birileri de bize Lozan’ı zafer diye yutturmaya çalıştılar. Her şey ortada. Bağırsan sesinin duyulacağı adaları biz Lozan’da verdik” dedi.

1921 Anayasası; Türkiye Cumhuriyeti’nin dini İslamdır. 1928 yılındaki düzenleme ile “Devletin Dini İslamdır” İbaresinin Anayasan Çıkarıldı. Zaten Arapça yasaklandı, Harf, kıyafet ve takvim olarak İslami olan ne varsa yasaklanma yoluna gidildi. Yoksa inkılablarla yeni bir düzenlemeye gidilmedi.

İzmir İktisat Kongresi, 17 Şubat 1923 günü Manisa temsilcisi Kazım Karabekir, Asım ve Fevzi Çakmak Paşalar ile Rus Büyükelçisi Aralof ve Azerbaycan Büyükelçisi İbrahim Abilof›un katılımları ile başladı ve 2 hafta sürdü.

Lozan konferansı 11 Kasım 1922’de başladı ve 24 Temmuz 1923’de imzalandı. 6 Mart 1924’de Hilafet makamı kaldırıldı. Bu vesile ile bir defa daha hatırlatayım ki, İş Bankası 26 Ağustos 1924’de Mustafa Kamal’ın yönergeleriyle ve Hilafet fonundan aktarılan paralarla kuruldu. Bu paralar, kendi, İnönü, Bayar ve Mustafa Kamal’ın yakın çevresi adına sermaye olarak kaydedildi. Daha sonra bu bankaya Osmanlı İtibarı Milli Bankasındaki paralarla, Afyon Terakki Bankasındaki paralar da aktarıldı ve sözkonusu şahıslara hisseleri oranında taksim edildi. Ardından parti vasıtası ile Anadolu esnafından toplanan paralar da sermayeye eklendi. 1980 darbesi sonrası sermaye tezyidi sırasında Mustafa Kamal’ın hissesi karşılığı sermaye tezyidi için Çankaya üzerinden Hazineden para aktarıldı.

Bu konuda bugünlük de bu kadar. Selâm ve dua ile.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Abdurrahman Dilipak
04-03-19
E mail: yeniakit.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
HİLÂFET VE...
Online Kişi: 23
Bu Gün: 274 || Bu Ay: 4.828 || Toplam Ziyaretçi: 2.212.753 || Toplam Tıklanma: 52.082.804