ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : TÂRİH / İSLÂM TÂRİHİNDEN
Okunma Sayısı: 1450
Yazar: Taha Kılınç
FAS İLİM TÂRİHİNİN İKİ YILDIZ HANIMI

FAS İLİM TÂRİHİNİN İKİ YILDIZ HANIMIYıldızlar hâlâ parlıyor

Fâtıma ve Meryem isimli iki kız kardeştiler. 800’lü yılların ilk yarısında, bir İslâm âlimi ve tüccar olan babalarıyla birlikte Tunus’tan Mağrib’in Fes şehrine göç ettiklerinde, aynı zamanda dünya ilim tarihine geçmelerine neden olacak bir sürecin de başladığını elbette bilmiyorlardı. Şimdilik yaptıkları tek şey, kendilerinden başka evladı bulunmayan babalarının güvenine lâyık olmaya çalışmaktan ibaretti.

Tunus ve Kuzey Afrika fatihi Ukbe bin Nâfi’nin soyundan gelen Muhammed bin Abdullah el Fihrî, doğduğu yer olan Tunus’un Kayravan şehrinde siyasi kaos ve anarşi baş gösterince, kızlarıyla birlikte göç edebileceği bir yer aramıştı. Nihayet, tüccar dostlarından, İdrisî hanedanının hâkimiyeti altında bulunan Fes’in ideal sığınak olduğu bilgisini aldı. Gelişmiş ve güvenli bir şehir olan Fes, ticaret yollarının kavşak noktasındaki konumu nedeniyle ekonomik anlamda da ciddi bir ilerleme kaydetmişti. Hükümdar İkinci İdris’in kudretli yönetimi sayesinde siyasi istikrara kavuşan bölgede, Muhammed bin Abdullah da aradığı huzurlu barınağı bularak servetine servet kattı.

Fâtıma ve Meryem kardeşler, babalarının dikkatli gözetimi altında mükemmel bir İslâmî terbiye almıştı. Ticarette babalarına yardımları pek dokunamasa da, ilmî alanda onun gösterdiği çizgide büyük ilerleme kat ettiler. Yaşları birbirine yakın iki genç kız kardeş olarak, kısa zaman içinde bütün Fes’in parmakla gösterdiği saygın kişiler haline geldiler.

Bu mutluluk tablosu, 850’lerin hemen başında, Muhammed bin Abdullah’ın aniden vefatıyla ilk ciddi darbeyi aldı. Bu sırada çoktan evlenmiş bulunan Fâtıma ve Meryem kardeşler, kaderin bir cilvesi olarak, babaları gibi ticaretle iştigal eden eşlerini de kısa zaman aralıklarıyla kaybettiler. Kayıplarıyla sarsılsalar da, Fâtıma ve Meryem için yeni bir durum ortaya çıkmıştı: Babalarından ve eşlerinden intikal eden muazzam servetlerle, yönetici sınıf dışarıda tutulursa, şehrin en zengin kişileri oluvermişlerdi. Bu servetin yönetimi ve muhafazası bile başlı başına bir işti. O zamana kadar hep ilmî faaliyetlerle meşgul olan kardeşler, ellerindeki ekonomik imkânı yine aynı yolda değerlendirmeye karar verdiler: Kendilerine küçük bir geçimlik miktar bırakıp, servetin kalanıyla kalıcı eserler yaptıracaklardı.

Fâtıma el Fihrî, bugünkü Fes’in orta kesiminde bulunan bir araziyi satın alarak, orada bir cami ve medrese yapılmasını istedi. Dönemin en maharetli ustaları ve mühendisleri kolları sıvadılar. Sponsorun cömert desteğiyle, binalar hızlıca tamamlandı. İnşaatın devam ettiği süre boyunca, dinî bayramlar hariç, her günü oruçlu geçiren Fâtıma, 859’da cami ve medrese açıldığında şükür secdesine kapandı. Tam hayal ettiği şey gerçekleşmiş, kendisine ve ailesine kucak açan şehre, bir sadaka-i câriye kazandırmıştı. Külliyeye, ailenin kökenlerine nispetle “Karaviyyîn” ismi verildi. Fâtıma, dilinde dualarla izlediği inşa sürecinin sonunda, binada isminin geçmesini istememiş, kenarda durmayı tercih etmişti.

Bu sırada, şehrin diğer tarafında, Endülüs’ten Fes’e gelen Müslümanlar yerleştiği için “Endülüs Mahallesi” olarak anılan kısımda, bir başka inşaat daha devam ediyordu. Fâtıma’nın kardeşi Meryem de tıpkı ablası gibi, kendisine intikal eden payı değerlendirmiş, mahallenin orta kısmına büyük bir cami ve medrese inşa ettirmişti. “Endülüs Camii”, Fâtıma el Fihrî’nin eseriyle aynı anda tamamlandı; o da 859’da ibadete açıldı.
***
Geçen hafta, bir akşamüzeri Karaviyyîn Medresesi ve Endülüs Camii’nin birer inci gibi parladığı tarihî Fes şehrini uzaktan izlerken, Fâtıma ve Meryem el Fihrî kardeşlerin tarihe ve coğrafyaya vurduğu bu muhteşem mührü düşünüyordum.

Batılı ve doğulu kaynakların ittifakıyla “dünyanın ilk üniversitesi ve açıldığından bu yana kesintisiz eğitim verilen en eski kurumu” olarak nitelendirilen Karaviyyîn Medresesi’ni finanse eden Fâtıma el Fihrî hakkında, kaynaklarımızda neredeyse hiçbir bilgi yok. Bu, şahsiyetinde ya da tarihsel varlığında bir şüphe olduğu anlamına gelmiyor. Aksine, ayrıntıları bulamayışımız, tamamen kasıtlı bir tercihten kaynaklanıyor. Fâtıma el Fihrî, yaptırdığı esere kendi adını vermekten kaçındığı gibi, 80 yıllık uzun ömrünü de hep uzlette ve perde arkasından hayır yaparak geçirmiş. Hikâyedeki ihtişam, bu ayrıntı sebebiyle daha fazla göz kamaştırıyor. Böyle bir hayat öyküsünde, şu da şaşırtıcı sayılmaz: Fâtıma el Fihrî’nin mezarı da belli değil. Elimizde sadece bazı rivayet ve ihtimaller var.
***
Fas’ta hâlen iktidarda bulunan Adalet ve Kalkınma Partisi’nin milletvekillerinden İmân Yâkûbî Hanım’ı, konakladığımız otelde hasbihale davet etmiştim. Grubumuzun çoğu hanımlardan oluşunca, sohbette Fas’ta kadınların durumu ve problemleri de gündeme geldi doğal olarak. İmân Hanım, ülke tarihi boyunca çok önemli roller ifa etmiş bazı kadınların hep bulunduğundan bahisle, Fâtıma el Fihrî’yi anarak sözlerine başladı.

Bu böyledir: Yaptığınız hayrın bereketi, siz o hayrı ne kadar gizlemeye çalışırsanız çalışın, zamanın ve mekânın sınırlarını aşarak çağlar ötesine yayılır.

Önümüzdeki yazıda, İslâm dünyasının en ilginç -ama bizim de hakkında en az şey bildiğimiz- ülkelerinden biri olan Fas’ın siyasi gündemini ve güncel meselelerini konuşalım.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Taha Kılınç
15-04-18
E mail: yenisafak.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
FAS İLİM TÂRİHİNİN İKİ YILDIZ HANIMI
Online Kişi: 28
Bu Gün: 549 || Bu Ay: 9.085 || Toplam Ziyaretçi: 2.220.485 || Toplam Tıklanma: 52.160.195