ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : DÜNYADA NELER OLUYOR / AMERİKA
Okunma Sayısı: 2330
Yazar: Süleyman Seyfi Öğün
UFUKTAKİ MUHATABIMIZI TANIYALIM

SANAT VE SİYÂSETObama devri ardında büyük belirsizlikler bırakarak sonuna yaklaşıyor. Doğrusu, ABD'nin dünyânın en büyük oyun kurucu gücü olarak, siyâsal târihinde bu kadar “hımbıl”, “isteksiz” olduğu; “ne apacağını bilemediği” bir başka devir olmuş mudur, bilmiyorum. Bunu biraz da tabiî karşılamak gerekiyor. Obama'nın içeride, toplumsal reformlara odaklı bir “değişim” vaadiyle geldiğini biliyoruz. Doğrusu, bu alandaki katı dirençlere rağmen yapabileceğini yaptı da. Herhâlde bu açıdan müsterih bir şekilde devrini kapatacak. Dünyâ siyâseti açısından ise aynı şeyleri söyleyemiyoruz. Obama devri bu açıdan büyük boşluklar, belirsizlikler; hattâ kaotik olarak değerlendirilebilecek bir mirâs bırakıyor. Pekiyi bundan sonra ne olacak?

Sahneye iki başkan adayı çıkmış durumda. Bunlardan Cumhûriyetçilerin adayı; sansasyonel çıkışlarıyla tanınan Donald Trump. Trump'dan herkes çekiniyor. Akıl dışı ve kışkırtıcı ifâdelerle konuşuyor. Söyleminde İslâm karşıtlığı ağırlıklı bir yer tutuyor. Genel olarak “yabancı düşmanlığı merkezî bir noktada. Bu yer yer düpedüz ırkçılığa varan boyutlar kazanıyor. Böylelikle entelektüel geleneği ile tanınan kurucu Doğu Sahili Amerikası ile girişimciliğin uç verdiği Batı Sahili Amerikası arasında kalan ve husûsen Midwest Amerikası ve Güney Amerika olarak bilinen taşralı vasatların hassasiyetini taşıyan kaba konuşmalar yapmış oluyor. Bâzıları bu konuşmaları bir siyâsal “show” gibi “gülerek” veyâ panikleyerek izliyor. Hoş, elediği rakibi Ted Cruz'un bu konularda çok daha keskin düşüncelere sahip olduğunu biliyoruz.

Aklı başında olan kamuoyları Trump'ın kazanması durumunda dünyâyı tam bir felâketin beklediğini düşünüyor. Doğrusu ben, Trump'ın kazanacağını sanmıyorum. Bir kere, düz bir akılyürütmeyle söyleyecek olursak Midwest Amerikası'nın seçmen ağırlığı sınırlıdır. Sayısal olarak bu Trump'ın başarısı için yeterli olmayacaktır. Mesele bu söylemin Doğu ve Batı Amerika'yı ne kadar etkileyeceği ile alâkalıdır. Bunun da kolay olmadığını söyleyebiliriz. Ama tutalım ki Trump bunu başardı ve kazandı. Kampanyaları sırasında kullandığı söylem ne kadar ABD'nin siyâsetini belirleyebilecektir? İçe dönük bir yabancı düşmanlığı ile sınırlı bir dargörüşlü söylem dünya siyâsetinde karşılığını bulan bir şey midir? Yâni “içeride” ırkçılığa” varan bir söylem ABD'nin dünyâ siyâsetine de sirâyet edip belirleyici olabilecek midir? Hiç sanmıyorum. Kaldı ki, Trump konuşmalarında, Bushlar gibi savaş çığırtkanlığı yapmıyor. Tam tersine sonuçta Amerikalıların cebini yakacak bu konuda Amerikan kamuoyunu rahatlatıcı ifâdeler kullanıyor. Buradan şunu çıkarsayabiliriz: Eğer bir Trump devri yaşanacaksa bunun dünyâ siyâsetindeki karşılığı, hâl-i hazırda savaşların ve gerilimlerin hüküm sürdüğü coğrafyalara ABD'nin doğrudan müdahaleleri olmayacaktır. Yâni, en azından mevcût kaosun devam ettirileceğini öngörebiliriz. Bu da; krizlerin tırmandığı, ağır şoklar yaşayan bir Avrupa ve kan davâlarının hüküm sürdüğü bir Ortadoğu'yu izlemeye devâm edeceğiz demektir. Eğer Trump kazanacaksa, bunun en derin etkisi ABD'de yükselen ırkçılık dalgası üzerinde olacaktır. Önce Ferguson'da yaşanan, şu aralarda da Dallas'da tırmanan ırk temelli çatışmaların keskinleşmesi, ağırlıklı olarak Hispaniklerin ve Müslümanların da dâhil olabileceği ürkütücü bir senaryodur bu.

Evet ama, beni daha çok düşündüren kazanmasını çok daha muhtemel gördüğüm Hillary Clinton siyâsetleridir. Elbette bu hanımefendi ABD'de tırmanma eğiliminde olan ırkçılığı bir şekilde yatıştıracak, artık alabildiğine seksist bir odağa kayan kimlik siyâsetlerini popülist temelde destekleyen demokratik bir söylemle çıkacaktır. Ama Bayan Clinton içeride “şirin” demokratik bir radikalizm güderken, dünyâ siyâsetini nasıl kuracaktır?

Hillary Clinton, Libya'daki ve Sûriye'deki mevcut kaosun birinci derecedeki sorumlularından, İsrâil'in katıksız savunucularından, Rusya'ya karşı güvensiz ve dostâne duygular beslemiyor. Destekler gibi gözükse de, İran ile yumuşamayı güven vermeyen bir durum olarak nitelemekten alıkoyamıyor. Merak edenler bu konulardaki sicilini Maidhc O Cathail'in “Kaos Kraliçesi “ başlıklı kitabında ve Jeffrey Sachs'ın “Suriye'deki Kan Banyosu” başlıklı uzun yazısından öğrenebilirler. Hillary Clinton'ın, Obama'nın Dışişleri Bakanı olarak başlattığı, ama bir şekilde akâmete uğrayan, “Korumacı Sorumluluk” diye adlandırılan bir doktrini ikmâl etmeye geldiği âşikâr. İşte tam bu noktada Türkiye'nin yumuşamacı dış siyaset atağı elbette çok mühim. Bir bakıma bunun Clinton'lı yeni devir için rasyonel bir hazırlık olduğunu düşünüyorum. Dış siyasette hislere yer yok. Oyunu kuralına göre oynayıp pazarlık gücünüzü arttıracaksınız. Başka yolu yok. Bu yazı da zâten eli kulağındaki Hillary'li günlerde, ne “dostumuz” ne de “düşmanımız” olması gerekmeyen ama muhatabımız olması ihtimâli giderek güçlenen bir figürün kim ve ne olduğunu hatırlatmak içindi.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Süleyman Seyfi Öğün
11-07-16
E mail: yenisafak.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
UFUKTAKİ MUHATABIMIZI TANIYALIM
Online Kişi: 17
Bu Gün: 551 || Bu Ay: 9.155 || Toplam Ziyaretçi: 2.200.685 || Toplam Tıklanma: 51.938.081