ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : DÜNYADA NELER OLUYOR / İSLÂM ÂLEMİ
Okunma Sayısı: 2245
Yazar: Ahmet Varol
SEÇİMLERİN İSLÂM ÂLEMİNE YANSIMASI

SEÇİMLERİN İSLÂM ÂLEMİNE YANSIMASITürkiye’deki gelişmelerin İslâm âleminin gündeminde artık önemli yer tuttuğu biliniyor. Bunun değişik sebepleri var. İlk önce İslâmî duyarlılığın siyaset sahnesinde daha çok belirleyici etken olmasının büyük payı oldu. Bunun aynı zamanda siyasi partileri iktidara taşıyıcı rol oynaması dikkatleri daha çok üzerine çekti ve gelişmeler daha yakından izlenir oldu. Halkın geleneklerine ve değerlerine sahip çıkma duyarlılığıyla iktidara taşıdığı kadronun ekonomik alanda da başarılı adımlar atması, gerçeklerin görülmesinden rahatsız olanların tüm yanıltma çabalarına rağmen dikkatlerden kaçmadı ve İslâm âleminde önemli gündem konusu oldu.

Türkiye’nin gündemde öncelikli yer tutmasında büyük rol oynayan en önemli etkenlerden biri ve belki bir numaralısı da yönetimiyle ve halkıyla siyonist işgale karşı tavır koyması olmuştur. Bunda da iki önemli olay bomba etkisi yaptı. Birincisi, olayın yaşandığı dönemde Türkiye’nin başbakanı olan Recep Tayyib Erdoğan’ın Davos’ta o dönemde işgal rejiminin cumhurbaşkanı olan Şimon Peres’e karşı sergilediği tavırdı. İkincisi de Mavi Marmara olayı oldu. Birincisi yönetimin ikincisi de halkın, insanî yardım kuruluşlarının ve gönüllü aktivistlerin siyonist işgale karşı tavrını ortaya koydu.

İslâm âlemi siyonist işgali bünyesinde zararlı bir ur olarak gördüğünden ona karşı sergilenen tavır da kendisini rahatlatıyor. Söz konusu iki olay da bu açıdan Müslüman halkları sevindirdi ve rahatlattı. Dolayısıyla bu iki olayın uzun süre gündem oluşturmasının ardından, Türkiye’nin yönetimiyle ve halkıyla işgale karşı tutumunu sürekli bu iki olayın penceresinden okudu.

Türkiye’nin İslâm âleminde ve genelde dünyada dikkatleri üzerine çekmesinde önemli bir etken de değişim sürecidir. Değişim farklı alanlarda kendini gösterdi. Mevcut yönetimi diktatörlükle suçlayanlar, halkın oylarıyla seçilen bir bayan milletvekilini başörtüsünden dolayı tam bir kabadayı tavrıyla dışarı atan zihniyetin hüküm sürdüğü dönemle bugünü karşılaştırdıklarında sadece başkalarına değil kendilerine de yalan söylediklerini anlayacaklardır. Bu değişim süreci İslâm dünyasında dikkatlerden kaçmadı ve muhtelif siyasi tartışmaların, yorumların konusu oldu.

Bütün bu ve benzeri sebeplerden dolayı Türkiye’deki gelişmeler yakından izleniyor. Seçim de doğal olarak en başta dikkatleri üzerine çeken ve yakından izlenen hadise . Özellikle 2000 öncesinde Türkiye’deki seçimleri sadece özet bilgilerle veren Arap medyasının şimdi tüm ayrıntılarıyla verdiğini görüyoruz. Sadece seçim haberlerini değil onlarla bağlantılı olarak parlamentoya giren partilerin tarihleri, siyasi çizgileri, liderleri, ülkede yaşanan ekonomik ve siyasi gelişme süreci vs. hakkında da kapsamlı bilgiler veriyorlar.

1 Kasım Pazar akşamı ise muhtemelen Arap dünyasındaki tüm tv kanallarının haber programlarının ana konusu Türkiye’deki seçimlerdi. AKP’nin yeniden tek başına hükümeti kurmasına yetecek bir destek elde etmesine çok sevinenler de vardı, bundan son derece rahatsız olanlar da. Fakat hepsinin ana gündem maddesi bu seçimlerdi ve lehte ya da aleyhte yorumlar yapma ihtiyacı duyuyorlardı.

Rahatsız olanların başında tabii ki Suriye’deki Baas rejiminin destekçisi ve onun güdümünde olan tv kanalları ile onun hâmisi İran’ın yönlendirdiği kanallar yer alıyordu. Onların çarpıtma ve saptırmalarında kullandıkları dil ve üslûp Türkiye’de rahatsız olanların dil ve üslubuna çok benziyordu. Aynı kaynaktan besleniyor gibiydiler. Yahut belki yorum yapan kafalar yani düşünce üreten motorlar aynı ölçülere ayarlanmıştı. Konuştukları şeyler doğru olsa aynı şeyleri söylemeleri normaldir. Ama yalanda birleşmeleri bu ihtimalleri yani ya aynı kaynaktan besleniyor olmaları ya da motor ayarlarının aynı ölçülere getirilmiş olması ihtimalini akla getiriyor.

Fakat saçmaladıkları öylesine belirgin ki diğerleri onlara cevap verme ihtiyacı bile duymamış, sadece mizah programlarının konusu olmuşlar. Mizahçıların da iddialara eleştiride bulunma ihtiyacı duymayıp Suriye başta olmak üzere Arap dünyasındaki dikta rejimlerinin uygulamalarından örnekler vermeleri dikkat çekmiş. Yani onlara “bu söylediklerinizi görmek istiyorsanız Türkiye’ye gitmenize gerek yok, aynaya bakın görürsünüz” demekle yetinmişler.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.