ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : İKTİBAS / Muhtelif Mevzûlar, Yazarlar, Yazılar
Okunma Sayısı: 2387
Yazar: Süleyman Seyfi Öğün
TAŞ ATAN YETİŞKİNLER

Türkiye'de artık mahalle hayâtı kalmadı. Bizim nesil mahalle hayâtını, geleneksel orijinalitesi içinde yaşayan son nesil olsa gerekir.

Mahalle, kendi içinde yüz yüze ilişkilerin son derecede sıcak olduğu, dayanışmanın ise en üst düzeyde yaşandığı bir mekândı. Ama, mahalleler arası ilişkilerde durum değişirdi. Dayanışmanın yerini; yabancılama ve gerilim alırdı. Mahalleler arası ilişkiler rekâbete, daha ileride ise husûmete açıktı. Bu durum en fazla da çocukların âleminde kendisini hissettirirdi. Kavgayla bitmeyen mahalle-mahalle maç hemen hemen yok gibidir.

Mahalle-mahalle kavgalar genellikle taş atma eyleminde kendisini gösterirdi. Onun için bizim nesilden insanların pek çoğunun başında, o günlerinin hatırasını taşıyan, üzerinde artık saç bitmeyen yara izleri vardır.

Taş atmak, çocukça bir şiddet örneğidir. Çocukluğun masûmiyeti içinde, kaybolur gider ama; aslında bu hiç de sevimli olmayan bir durumdur. Gelin görün ki, birkaç olay, özünde şiddet olan bu işi estetize etmeye yol açtı. Bunlardan ilki, Filistinli çocukların intifâdada oynadıkları roldü. Filistinli çocuklar, tepeden tırnağa silâhlı İsrâil askerlerini taşlıyordu. Merhum Arafat, onlar için 'benim küçük generallerim' diyordu. Çocukların varlığı, her ortama bir mâsumiyet ve sempati taşır. Taş atan çocukları izleyen dünyâ kamuoyu da, bundan etkilendi. Filistin dâvasına sempati duymaya başladı.

Doğrusu, bütün vicdânımla Filistin dâvâsının yanında olmakla birlikte, o günlerde de bu harekete sempatiyle bakmadım. Bu, bana çocukların, büyükler tarafından engellenmemesi ve cepheye sürülmesi olarak gözüktü. Oysa, savaş neresinden bakarsak bakalım, ergen erkeklerin işidir. Erkekler daha tükenmeden; kadınların bile savaşa, sıcak çatışmalara sürülmesini, yâni kadınların askerleştirilmesini bile anlamamışımdır. Bu yüzden çocukların askerleş(tiril)mesini hiç kabul edemedim. Afrika'da, tepeden tırnağa silâhlanmış, sakil çocuk manzaralarını rahatsız edici bulup, taş atan çocukları kahramanlaştırmanın da; kimse kusura bakmasın; ne mantıksal bir tutarlılığı olduğunu; ne de mertliğe sığdığını düşünüyorum.

Savaşta haklılık kazanmak, bir savaşın meşrûluğunu sağlamak adına çocukların kahramanlaştırılması, önce Vietnam savaşında denendi. Daha sonra da yaygınlaştı. Ama, süreç, çocukların araçsallaştırılmasıyla kalmadı. Çocuksuluk savaşlara ve çatışmalara ergenler üzerinden de dâhil edildi. Buna da, merhum Edward Said'in yine çok tartışılan eylemi mehaz kılındı. Bilindiği gibi Edward Said, 'sembolik' olarak, intifâdaya verdiği desteği göstermek için İsrail'i 'taşladı'. Bu, ergenlerin de protestolarını 'taş atma' eylemiyle taçlayabilecekleri bir duruma karine oluşturdu. Said'in derin entelektüel katkılarından beslenmiş olmakla birlikte; eylemini kendisine yakıştıramayanlardan birisiyim. Üstad, ergenlerin çocukluktan rol çalması anlamında hiç de hoş olmayan bir kapı açmış olduğunu söyleyebilirim.

Aslında 'taşlama' eyleminin dinde, hacıların 'şeytan taşlama' eylemi olarak bilinen çok daha derin bir anlamı var. Bu eylem elbette ki sembolik. Eylem sırasında kimsenin kafası yarılmıyor. Daha önemlisi, bu eylem, inanan insanın kâmil bir kul haline gelmesini ifâde ediyor. Şeytan taşlandıktan sonra, artık taşlanacak bir şey de kalmıyor. Çocuksu bir eylemin, kemâle ermek niyetiyle son defa yapılmasıdır bu. Halbuki, failin sözümona siyâsal gerekçelerle bu eyleme başvurması, siyâsetten de vazgeçmeye hazır olduğuna delâlet ediyor. Siyâset, bütün dünyâ dillerinde, çocukluğun aşılıp, medenî bir olgunluğa evrilmeyi ifâde eden bir semantiğe sahiptir. Hâsılı, taşlama eylemi, eylemin dinsel anlamından kopuşu; siyâseten de siyâset-öncesi bir hâli îma etmektedir.

Doğrusu, son sınır olaylarında bir milletvekilini taşlarken görüntüleyen fotoğrafa baktığımda aklıma gelenler bunlardı. Paylaşayım istedim....

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Süleyman Seyfi Öğün
25-09-14
E mail: yenisafak.com.tr
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
TAŞ ATAN YETİŞKİNLER
Online Kişi: 7
Bu Gün: 140 || Bu Ay: 3.590 || Toplam Ziyaretçi: 2.233.034 || Toplam Tıklanma: 52.277.280