ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : İKTİBAS / Muhtelif Mevzûlar, Yazarlar, Yazılar
Okunma Sayısı: 2383
Yazar: İbrahim Tenekeci
YENİ BİR DÜNYA

YENİ BİR DÜNYAHep 'yeni bir dünya' diyorduk. İşte o dünya, başka bir şekilde de olsa, İslam coğrafyasında kuruluyor. Bunca acının, acımasızlığın ve karmaşanın izahı / sebebi bu.

Oyun oynamak isteyen, topraklarımıza geliyor. Müslümanları buluyor. Turan Kışlakçı'dan ödünç alıp söylersek; 'mazlumlara sahip çıkan ve ümmetin birliğini isteyenler ise susturuluyor.' Her yerde ve türlü kılık içindeler. Bazen, yardım konvoyunu durduran bir asker, bazen de, neyse.

Aynı saatlerde, üstelik sahurda, Gazze ve Halep'in beraber bombalanması, sadece acımızı değil, nasıl bir açmazın / çıkmazın içinde olduğumuzu da gösteriyor.

Aynı el, hem Sünnileri, hem Şiileri katlediyor.

Tolstoy, 'kötüler, kendilerine tahammül edildikçe daha çok azarlar' demiş. Tam olarak bu durum yaşanıyor.

Büşra ve Kübra Sönmezışık kardeşlerin İkiz Aynası kitabında, Derviş Zaim'le yapılan söyleşide, bir bölümün altını çizmiştim. Şöyle: 'Balkan Savaşları esnasında anlatılan bir olay var, gerçek mi, bilmiyorum. Davulcu çıkıp 'ey ahali, bugün karşı taraftan yüz kişi öldü' diye bağırırken, halktan birileri, davulcuya yaklaşıp alçak sesle, 'peki, bizim taraftan kaç kişi öldüğünü kim söyleyecek' deyince, davulcu, 'onu da karşı tarafın davulcusu söylesin' demiş.' (Profil Yayınları, Mayıs 2014, sayfa 83)

Bu anlatıyı / rivayeti şunun için önemsiyorum: Onca imkâna rağmen, kayıplarımızın sayısını bile doğru dürüst bilemiyoruz. Öyle bir kıyımın içindeyiz.

***

Kim ne derse desin, bütün buralar, bizim sorumluluk sahamızdır. Kalpten, kaderden ve tarihten gelen bir mesuliyet duygusu. İmana dayanan. 'Bana ne' diyemeyeceğimiz.

Türkiye, bu yeni sürece güçlü girmek zorundadır. Dirayetli ve uyum içinde çalışacak yöneticilerle. 'Türkiye tarafı kuvvetli' olanlarla. Darbeye darbe, haksızlığa haksızlık diyenlerle.

Milletlerin hayatında, yetmiş - seksen sene, uzun bir zaman sayılmaz. Bir insan ömrü kadardır. Buna karşılık, bazen, 'asra bedel' günler yaşanır. Milletimiz, böyle günleri çok yaşamıştır. 'Hayat, her şeyin tersini görecek kadar uzundur' derler. Bunu da defalarca.

Sayılamayacak kadar evladının yanında, Bursa'ya, Edirne'ye benzer nice şehrini kaybetmiş, birçok beldesini ise işgalden zor kurtarmıştır. Sözgelimi, Balkan Savaşı'ndan kısa bir süre önce, biri, 'Selanik elimizden tamamen çıkacak' deseydi, ona hangi gözle bakar, nasıl tepki verirlerdi? Kayıplarımızın neredeyse hepsi, işte böyle bir şaşkınlık / üzgünlük meydana getirmiştir. Dolayısıyla, Misak-ı Milli, bizim için, kuru bir kuleden ibaret değildir. Eksik parçalarımızın ve aziz hatıralarımızın bir kısmıdır. Hayalimiz, heyecanımızdır. Yine, Kudüs'ten Şam'a kadar çok sayıda şehir, 'gözümüzün içine bakan çocuklardır.'

Oralara kayıtsız kalmak, aslımızı / kendimizi inkâr etmek anlamına gelir.

***

Yeni rejim, devleti milletten kaçırmış, ortaya bambaşka bir şey çıkmıştır. Uzun hikâyenin kısası şu: Tarihinden ve kültüründen koparılmış, hafızası zarar görmüş, özgüveni elinden alınmış bir topluluk. Batı dünyasından olmasa bile, İslam coğrafyasından, kardeşlerinden habersiz.

Kadim medeniyetimiz, tarihi sorumluluğumuz unutturmak istenmiş, bir kısım insana da unutturulmuştur. Okuyalım: 'Bir gün aile dostumuz bir yaşlı hanımla telefonda konuşuyorum. O sırada Körfez Savaşı var. O hanım, alafranga yetişmiş biri; bana telefonda Körfez bombardımanını kastederek diyor ki: 'Çok güzel pastalar yaptım, oturdum televizyonun başına, bombardıman çok reussi (başarılı) oldu.' Fransızca bir kelime kullanıyor. Dehşete düşüyorum.' (Ayşe Şasa, Bir Ruh Macerası, Timaş Yayınları, sayfa 138)

İşte bu düzenin / zihniyetin partileri, 'kara dönem'in temsilcileri, vatan ve millet için bir araya gelemiyor, fakat siyasi rakiplerini devirmek için birleşebiliyorlar. Hatta bunun için 'Türkiye tarafı zayıf' bir aday dahi çıkarabiliyorlar. Tam da burada, aklıma, İlber Ortaylı'nın şu cümlesi geliyor: 'Birçok düzeltilebilir yanlış, muhalefetin ciddiyetsizliğinden dolayı uygulamaya konmuştur.' (Tarih Sohbetleri, Profil Yayınları, sayfa 52.)

Türkiye için toparlarsak: Bazen, insanın fıtratı ile çağın şartları birbirini tutmayabilir. Tavrımız, insandan yana olmalıdır. Ve İslam'dan. İnanıyorum ki, o günlere doğru gidiyoruz.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: İbrahim Tenekeci
03-07-14
E mail: yenisafak.com.tr
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
YENİ BİR DÜNYA
Online Kişi: 8
Bu Gün: 120 || Bu Ay: 8.302 || Toplam Ziyaretçi: 2.241.176 || Toplam Tıklanma: 52.365.173