ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : İKTİBAS / Muhtelif Mevzûlar, Yazarlar, Yazılar
Okunma Sayısı: 3578
Yazar: D. Mehmet Doğan
SÜRECİN ÇÖZÜMÜ

“Çözüm süreci” olarak adlandırılan, “çatışmasızlık” halkımızın gönülden desteklediği bir barış havası estirdi. Bu batıda olduğu kadar, doğuda da böyle. Etnik renge boyanmış terörün durması/durdurulması, halk açısından güven ve istikrar anlamına geldiği için ümit verici bir gelişme. Güven ve istikrar havasının daha çok da doğuda hissedildiğini söylemek mümkün.

Peki bu sürecin Devlet tarafı ile terörist kuruluş tarafı aynı zeminde mi yürüyor?

Devlet, güvenliğin halk için öncelikli bir mesele olduğu düşüncesini esas alıyor. Bu Devletin işleyişinin terör olmaksızın olağanlaşacağı, halka ulaşmanın kolaylaşacağı, halkın devletten taleplerine erişmesinin de aynı şekilde kolay hale geleceği anlamına geliyor.

Terörü bir gelecek inşa etmek maksadı ile kullanan “örgüt” için “çatışmasızlık” ne demek? Bu konuda “örgüt” çok da kapalı değil. İlgililerin beyanlarında, resmi organ mahiyetindeki gazetelerinin yayınlarında maksatları açıkça ortaya konuluyor.

Doğrudan terör veya dağ terörü aşaması sürekli veya geçici olarak sona erdi. Şimdi terörü araziye, şehirlere yaymanın hayalini kurduklarını saklamıyorlar. Bunun hayalden öte bazı uygulamalarla hayata geçirilmek istendiği de tahmin edilemez değil.

Bu siyaset bölgede, orta okul-lise çağındaki çocukların dağa sevk edilmesi şeklinde somutlaşıyor. Çok sayıda öğretim çağındaki genç, örgütün eğitim kamplarına sevk edilmiş. Bu eskiden de yapılıyordu, fakat halkın açıkça tepki göstermesi mümkün değildi. Şimdi ise, bazı aileler bütün cesaretlerini toplayıp, kaçırılan çocukları için şartları zorluyorlar. Terör örgütünün ve uzantılarının kapılarını aşındırıyorlar.

Şu sıralar onların kapıları duvar!

Sonunda çareyi Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi önünde “Evladımı istiyorum” eylemi yapmakta buluyorlar.

Sözkonusu olan, 18 yaşını geçmemiş, yani reşit olmamış çocuklar. Reşit oluncaya kadar, çocukların iradelerinin üstünde ailelerinin olduğunu hukuk bize söylüyor. Öğrencilerin özgürlük alanının velilerin kararı olmaksızın belirlenmesi mümkün değil.

Faraza, şimdi diyelim ki, tutalım ki... Türkiye’nin batısında bir şehirde bir dernek veya vakıf yahut da “örgüt” halkın çocuklarını dağa değil de kendi tarzında yetiştirmek için mükellef bir öğretim binasına götürse. Ailesi bu tasarrufa hayır derse ne olur?

Örneği daha anlaşılır kılalım: Mesela TÜRGEV, ülkenin birçok yerinden 18 yaş altı çocukları ailelerinin rızası olmadan eğitim maksadıyla alıkoydu...

Ne olur o zaman?

Rızası olmayan aileler en yakın karakola gider ve durumu bildirir. Kısa süre içinde çocuklar polis marifetiyle ailelerine teslim edilir.

Süreç neden doğu illerinde böyle işlemiyor? Ülkenin doğusu başka kanunlarla, batısı başka kanunlarla mı yönetiliyor?

Bu sorunun rahatsız edici olduğunu biliyorum. Ülkenin yönetim sorumluluğunu üstlenenler bu rahatsızlığı göze almak zorundalar.

İzmir’de çocuğu her hangi bir sebeple alıkonulan bir aile nasıl devletin müdahalesi ile sonuca ulaşacaksa, aynı şey Hakkari’de de olmalı.

Neden olmuyor?

Bunun cevabını benim vermem spekülasyondan başka bir şey olmaz!

Yine de vermeye çalışalım. Doğu’da devlet otoritesi yok veya bazı yerel örgütler devlet otoritesini hiçe sayıyor. Dolayısıyla vatandaşın en tabiî insan hakları çiğnenebiliyor. Çocuklar mevhum bir etnik savaş için devletin gözü önünde alıkonularak “örgüt”ün eğitim kamplarına götürülüyor. Burada askeri eğitimden, gerilla eğitiminden geçirildiklerini tahmin etmek zor değil.

Peki bu çocuklar gelecekte ne yapacaklar? Dönüp kaldıkları yerden öğretimlerine devam mı edecekler? Normal vatandaş olarak halkın arasına karışıp işleriyle güçleriyle mi uğraşacaklar?

Bu mümkün mü?

Öyleyse ne olacak?

Örgütün profesyonel elemanları olarak kendilerine verilen vazifeleri ifadan başka yapabilecekleri bir şey yok.

Siyaseten her şey iyi gidiyor görünebilir, fakat iyi gitmeyen şeyler olduğunu, hak ihlalleri karşısında kamu otoritesinin kendini görünür kılmadığını söylemek zorundayız.

“Çözüm süreci” dönemini “sürecin çözümü” dönemi takip etmek zorunda!

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: D. Mehmet Doğan
22-05-14
E mail: habervaktim.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
SÜRECİN ÇÖZÜMÜ
Online Kişi: 4
Bu Gün: 163 || Bu Ay: 8.345 || Toplam Ziyaretçi: 2.241.247 || Toplam Tıklanma: 52.365.663