ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : TEFEKKÜR / İNSAN VE TEFEKKÜR
Okunma Sayısı: 3768
Yazar: Şaban Abak
ADAM, LÂZIM OLUNCA DEĞİL, ÖNCEDEN YETİŞTİRİLİR

Çatı yanarken evde itfaiyecilik kitabı okumak

Ülkemizde devlete ve millete yönelik büyük operasyonlar yapılırken kültür sanat yazısı yazmak gerçekten hem zor hem de biraz tuhaf kaçıyor galiba.

Tamam işte, sen de zoru başar, otur yeni çıkan kitapları, bu sezon sahnelenen yeni oyunları yaz diyebilirsiniz.

Ankara'da Diyanet Vakfı ve KAGEM, 'Kalem Kültür Sanat' adıyla harika bir kitap kafe açtı Kızılay'da, orayı anlat. Prof. Gülru Necipoğlu'nun şaheser kitabı 'Sinan Çağı'nı anlat, okuduğun son romanı; Kâmil Yeşil'in 'Yol Durumu' romanında evliya olmaya çalışan gençlerin dramını yaz diyebilirsiniz.

Zaten bir gazetenin mutfağında değilim; sıcak haberi takip etme, kaynakları kontrol etme, sorgulama, karşılaştırıp analiz etme daha çok 'gazeteci yazar' işi. Sen yine en iyisi kültür-sanat yaz, itirazı bir yönüyle zaten kaçınılmaz bir durum.

Fakat büyük toplumsal çalkantı günlerinde bunun biraz tuhaf kaçtığını da söyledim yukarıda.

Fikir ayrılığı sebebiyle bir süredir görüşmediğimiz eski bir dostumun kulağımdan çıkmayan sözleri yüzünden böyle söylüyorum. 12 Eylül sonrası muhafazakâr sağ çevrelerin yayın organlarını eleştirirken şöyle demişti bir gün:

'Ülke ne zaman bir dış saldırıya uğrasa, bir darbeye maruz kalsa, halkımızın ekmeği çalınacak, yoksulluk katmerleşecek, işsizlik tırmanacak olsa, kardeş kavgası çıkıp sokaklar kan gölüne dönüşecek olsa, ordumuz daha zayıf, devletimiz daha bağımlı hale gelecek olsa birileri çıkıp çare olarak Yunus sevgisinden, Mevlana hoşgörüsünden dem vurmaya başlıyorlar! Oysa zaman Koçyiğit Köroğlu deme zamanıdır, Battal Gazi zamanıdır! Tamam; Yunus da bizim, Mevlana da başımızın tacı. Peygamberimizin remzi de güldür, ama bu böyle diye Ali olup Zülfikar kuşanma gününde ite köpeğe gül dağıtacak değiliz! Alparslan'ın kefen giyip ordusuna Cuma namazı kıldırma zamanıdır.'

Çatı yanarken evde oturup yangına karşı alınacak tedbirler kitabı mı okursunuz? Yangın şehri sardığında yapılacak ilk şey nasıl itfaiye teşkilatı kurmak, sonra da itfaiyeci yetiştirmek üzere kurslar açmak değilse, meselâ büyük bir ekonomik kriz çıktığında yapılacak şey de ekonomi kitapları okumaya yönelmek değildir. O teşkilatları önceden kurup adam yetiştirmiş olmanız ve o kitapları çok önceden okumuş olmanız lazımdır. Çünkü bilim, kültür ve sanat, toplumların uzun vadeli yatırımlarındandır.

Toplumlara yol gösteren, önderlik eden, yöneticilik yapan ekonomiden hukuka, şehircilikten sağlığa, savunmadan dış politikaya kadar her alanın uzman ve ehil şahsiyetleri, toplumun örgütlü yapısının; devletin 20-30 yıllık yatırımının birer verimidirler aynı zamanda.

Hiç tarih eseri okumamış, savaşları idare eden komutanların raporlarını yahut hatıralarını, günlüklerini umursamamış, eski devletimiz ne tür saldırılara uğradı da parçalandı, yenisi hangi şartlarda kuruldu hiç merak etmemiş, bu alanda roman bile okumamış, hatta harita üzerinde olsun şöyle bir kere dönüp Osmanlı coğrafyasına bakmamış bir savcı adayına –meselâ- ben Diyarbakır'daki tarihî buluşmanın anlamını nasıl anlatayım? Gezi kalkışmasının neden bir dış saldırının yansıması olduğunu; olayın Başbakan'ın Tunus ve Cezayir gezisiyle ilgili olduğunu, çünkü milletimizin menfaatleriyle Avrupalı bir işgalci devletin sömürü emellerinin Akdeniz coğrafyasında çarpıştığını, bu çarpışmada yerli işbirlikçilerin asıl düşmanı maskeleme görevi gördüğünü nasıl anlatayım?

Başbakanlık ofisleri ateşe verilmek istendiği günde ben o genç adama git otur Sevr anlaşmasını, Lozan tutanaklarını ve Cezayir bağımsızlık savaşını oku da öğren olan biteni diyemem. O kitapları o gencin ağabeyleri, babasının ve hatta dedesinin kuşağı okumuş olmalıydı. Nitekim bugünün gencinin okuyarak edineceği birikim, bilim, düşünce, kültür ve sanat eserleriyle ulaşacağı aydınlanma da en erken bundan on-onbeş yıl sonrasında toplumun işine yarayacaktır.

Öyleyse, arkadaşımın ifadesiyle 'gün Köroğlu olma günü iken' benim tek tip beton yığınlarını 'bayındırlık' zanneden bürokrat arkadaşıma 'Sinan Çağı, Osmanlı İmparatorluğunda Mimarî Kültür' kitabını önermem de selin önüne kum atmaktan farksız olacaktır.

Türkiye, 100'üncü yılına girdiğimiz Birinci Dünya Savaşı'yla parçalanmış bir dünya devletinin merkez coğrafyası olan Anadolu-İstanbul ekseninde kurulduğu için hem bütün ezilen Müslümanların umudu hem de küresel zalimlerin saldırı hedefi durumundadır. İslam dünyasının merkezindeki bir büyük devlet olarak sürekli bu saldırıları püskürtmek, savunma tedbirleri geliştirmek, karşı hamleler yapıp düşmanı yeni saldırılardan vazgeçirmek zorundadır.

Komşularıyla alışverişine engel olmak isteyen, alış veriş yapsan bile ödemeyi kendi paranla veya altınla değil; benim para birimimle yap, benim kasama koy diye baskı yapan dış güçlere alet olmamak ve hatta karşı koyabilmek için tek şart 'okumuş sınıflar'ın varlığı da değildir. Okumuş sınıfların pozisyonunu anlayıp saflardaki yerini alabilmek için genç kuşakların da bilinçli, düzenli ve hayat tarzı haline gelmiş bir okuma sürecine girmiş olmaları gerekiyor.

Peki şimdi ne yapalım, hangi tarafta yer alalım diye –hâlâ- merak eden varsa, karar vermelerine yardımcı olacak ve fakat ancak onbeş gün sonra tesirini gösterecek bir tür ilaç önereceğim: Kitap.

İlki Sezai Karakoç'un 'Yapı Taşları ve Kaderimizin Çağrısı' adlı eserinin özellikle 1'inci cildi. Oradaki 'Devlet' ve 'Devlet adamı' başlıklı seri yazıları not alarak, altını çizerek okuyunuz lütfen. İkincisi Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu'nun 'Startejik Derinlik' adlı eseri. Okurken yanınızda bir dünya haritası bulundurmanızı tavsiye ederim.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Şaban Abak
03-01-14
E mail: yenisafak.com
 
 
Yorumlar: 1
i tuncer
Can acıtan yazılar
Tarih : 06-01-14

Tarih deyince, Selçuklunun 1071 de Anadolu'ya girişi, Osmanlının ise 1299 da kurulduğunu zevki safa içinde 600 sene saltanat sürdüğünün dışında ne öğrettiler bu milletin çocuklarına? Devleti ele geçiren bir avuç gayri milli güruh tarihimizi yok saymak için ellerinden ne geldiyse yaptılar. Anadolu'yu madden manen kısırlaştırdılar adeta dağlarında ot bitmez hale getirdiler. Bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar az sayıdaki Allah dostlarının gayretleri ile bu gün Anadolu coğrafyası yeşilleniyor derken, bu günde geçlerimizi kitap yerine cep telefonların, internetlerin tuzaklarına esir ettiler. Kitap okumak zahmetli iş. Gençlerimiz kısa sürede büyük kazançların peşinde. Onlara Vatan ve millet sevgisini aşılamak, bu toprakların nasıl kazanıldığını ve nasıl korunduğunu bu günlere nasıl geldiğini anlatabilecek metotları ne yazık ki geliştiremedik. Yeniden bu milleti oluşturan ve tarih içindeki akışını kesintisiz sağlayan, onu ayakta tutan maddi ve manevi dinamikleri tek tek tespit ederek, İlk öğretimden itibaren kesintisiz bütün çocuklarımıza okutmamız lazımdır. Geçen akşam bir tv kanalında Atatürk'ün İstanbuldan Samsuna geçmesi için İngilizlerin geçiş izini belgesini gösterdi Kazım Karabekir'in kızı. Bize ne öğrettiler ve hala çocuklarımıza ne öğretiyorlar? Hakikatleri ebediyen gizleyemeyiz. Hakikatleri gizleyerek dertlerimize çare bulamayız. Önce dertlerimizin ne olduğunu doğruca ortaya koyabilirsek çarelerini de bulabiliriz.

 
ADAM, LÂZIM OLUNCA DEĞİL, ÖNCEDEN YETİŞTİRİLİR
Online Kişi: 14
Bu Gün: 18 || Bu Ay: 966 || Toplam Ziyaretçi: 2.226.864 || Toplam Tıklanma: 52.220.729