ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / GEÇERKEN UĞRAYAN YAZARLAR
Okunma Sayısı: 7367
Yazar: Hatice Su Kılınçer
DERT VE SIKINTILAR KARŞISINDA MÜSLÜMAN

Hayatının hiçbir döneminde sıkıntı yaşamayan, dertlerle boğuşmayan, “Bugünlerde çok sıkıntılıyım.” demeyen birini tanıyor musunuz? Öyle biri yok, olmadı ve olmayacak. Eğer bir yerde insan varsa orada sıkıntı, dert, problem, soru…  mutlaka vardır.

Stres ve psikolojik rahatsızlıklar nedeniyle psikolog psikolog dolaşıp durduğumuz bu günlerde meşgul olmamız gereken önemli bir soru var:

Dert ve sıkıntılara karşı müminin tavrı nasıl olmalıdır? Mümin ve mümineler stresi nasıl algılar ve stresle nasıl başa çıkar?

Şimdi dertlerimizi karşımıza alıp bir de şu gözle değerlendirelim:

1-Bu dünya cennet değildir. İçinde sevinçleri barındırdığı gibi hüzün ve sıkıntıları da barındırır. Hüznün, sıkıntının ya da stresin olmadığı bir dünya hayatı dilemek dünyanın cennete dönmesi için dua etmektir. Hâlbuki doğru bir bakış açısına sahip olan mümin idrak ve iman eder ki bu dünya bir cennet değil, cennet meyveleri yetiştirmek için sunulan bir tarla, Efendimizin ifadesiyle bir gölgeliktir.

2-“ Allah hiçbir nefse gücünün yeteceğinden fazla yük yüklemez.” (Bakara 286)

Karşılaşılan her problem, çözümsüz gibi görünen her sıkıntı ve dert bu âyetin nuruyla bakılacak olursa gücümüzün kaldıramayacağı kadar büyük, çaresiz değildir. ”Gücüm yetmiyor, kaldıramıyorum, çok ağır geldi.” gibi ifadeler Rabb’imizin bize verdiği dayanma gücünün farkında olmamanın ya da bize sunulan sabır, şükür gibi nimetleri yanlış yerlerde harcamak suretiyle güçsüz kalma halinin beyanıdır. Sabır gücünü gerekli gereksiz her şeye harcayan, aslında önemsiz olan küçük şeyleri gereğinden fazla büyüten kişiler sabrı gerektirecek bir durumla karşılaştıklarında iradelerini kaybetmekte ve sabır gösterememektedirler.

3-“Mallarınız ve çocuklarınız ancak birer imtihandır; Allah katında ise büyük bir mükâfat vardır.” (Teğabun 15)

“Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla, bir de mallar, canlar ve ürünlerden eksilterek deneriz. Sabredenleri müjdele.” (Bakara 155)

Bizler bu âyetlerde zikredildiği gibi imtihan edileceğiz. Bu imtihanların dışında tutulan, dünya hayatında imtihan edilmeyen hiçbir insan yoktur. Mümin, düşen imtihanını kul olmanın izzetiyle kazanmaya çalışmalıdır. Yapmamız gereken derdim var diye dövünmek değil Allah’ın bize bu sıkıntılarla baş edebilmemiz için bildirdiği çözüm yollarını aramaktır. Arzda halife olarak var edilen kul Allah’a karşı böyle bir sorumluluk sahibi olduğunu unutmamalıdır.

 4-İnsanlar, “İnandık” demekle imtihan edilmeden bırakılacaklarını mı zannederler.  (Ankebut, 2)

İmtihanlar aslında imanımızdaki ciddiyetimizi ölçen mihenk taşlarıdır. İmtihanların her biri imanımızdaki ciddiyetimize, duruşumuza, sadakatimize şahitlik edecektir:

Andolsun, biz onlardan öncekileri de imtihan etmiştik. Allah, doğru söyleyenleri de mutlaka bilir, yalancıları da mutlaka bilir. (Ankebut 3)

İman ediyorum iddiasında bulunanlar imanın hayatın sadece bir bölümünü kaplamadığını, bütün bir hayatı ve varlığıyla iman ettiğini bu imtihanlar vesilesiyle gösterir, ispat eder. Mümine düşen, Rabb’imizin yalnızca daraltıp eksilterek değil, ikram ederek de imtihan ettiğini unutmamak ve verdiğinde şükreden dudakları, eksilttiğinde isyan eden birer şahit haline getirmemektir. Yukarıda da belirttiğimiz gibi iman yalnızca refah zamanlarıyla değil hayatın bütünüyle alakalanır. İmtihanlarımız imanımızın şahididir.

“Ama insan, Rabbi onu her ne zaman imtihan edip de kendisine ikramda bulunur, nimetler verirse «Rabbim bana ikram etti.» der.” (Fecr, 15)

“Ama her ne zaman da imtihan edip rızkını daraltırsa o vakit de ‘Rabbim bana ihanet etti.’ der.” (Fecr, 16)

5-Dünyanın en büyük derdine sahip olabilirsin; ama unutma ki sen, senin de, derdinin de, çarenin de sahibi olan Rahman’ın kulusun.

Mümin bir kul bilir ve idrak eder ki derdi ne kadar büyük olursa olsun o dertlerin sahibi olan Rabb’in rahmeti hepsinin üzerindedir. Rahman ve Rahim oluşuyla bütün varlığı kuşatmış, bütün varlığa El- Veliy, El-Vekil, El-Enis, El-Mevla oluşunu duyurmuştur. Kul Rabb’inin rahmetinin büyüklüğünü fark ettiğinde dertlerinin ne kadar küçük olduğunu anlar ve onu yüklenmesi kolaylaşır. İman etmiş olmanın neşesiyle parlayan bir göze hüznün gölgesi düşmez. Düşecek olsa bile o gözün nûrunu silmez, tam tersine derinleştirir, kavileştirir.

6-Hesap yapmaya Allah’ın ikram ettiklerinden değil eksilttiklerinden başlayan aldanır; hem çok fena aldanır. Birincisinde kul şükürden isyana fırsat bulamazken, ikincisinde isyan ile felç olan dil şükre dönmez, şükrü heceleyemez olur.

O, size istediğiniz şeylerin hepsinden verdi. Eğer Allah’ın (bunca) ni'metini birer birer saymak isterseniz (ne mümkin?). Siz (onları) icmal suretiyle bile sayamazsınız. Hakikat, insan çok zulümkârdır, çok nankördür. (İbrahim 34)

İlla ki bir şeylerin eksikliğinden dert yanacaksanız, eksiklerinizi size verilenleri sayıp bitirdikten sonra dile getirin. Kelimeleriniz tükenecek, nefesiniz kesilecek; ama size sunulan nimetleri saymayı bitiremeyeceksiniz.

Hesaba tersinden başlamak aldanışların en büyüğüdür. Sağlıklı bir bebeği olan annenin yavrusuyla ilk karşılaştığı anda sevinmek yerine –bir gün nasıl olsa ölecek, onu kaybedeceğim – diye ağlamaya başlaması gibi bizler de çoğu kez güne şükrederek, gülümseyerek değil, isyan ve gözyaşıyla başlıyoruz. Gece boyunca güneşin doğması için ağlayıp duran gözlerimiz güneş doğduğunda sevinçle ışıldayacağına bizler  –eyvah yine batacak- diye bir çığlık daha koparıyor ve derdim var deyip dövünüyoruz.

“Ey insan Kerim olan Rabbine karşı seni aldatan nedir?” (İnfitar 6)

Psikolojinin batı kaynaklı bir bilim dalı olarak doğması, gelişmesi bile imandan uzak olan toplumların nasıl bir çöküntü içinde olduklarının en büyük göstergesidir. Günümüz müslümanlarının psikologa ihtiyaç duyması ise yalnızca kimlik Müslümanı olanların sayısının gün geçtikte attığını gösterir.

Rabbine yakın olan dert ve elemden emin olur, Allahtan uzak ve bağımsız bir hayat yaşamak isteyenler en büyük kötülüğü, zulmü kendilerine yapmış huzura, huzura kapısını kapamıştır. Kendini, derdini tanımayan –tanımlayamayan- insan, insanımız çoğu kez bırakın problemlerine çözüm yolu bulmayı, derdini ifadeden bile âcizdir. Şimdi derdimize bakıp şöyle demenin zamanıdır:

 Allah kuluna kâfî değil mi? (Zümer 36)

Yazar: Hatice Su Kılınçer
01-07-12
E mail: Mail Adresi Yok
 
 
Yorumlar: 2
uğurlu
Olaylara ve hayata bakışımız
Tarih : 02-07-12

Maalesef değerlerimiz ve gayelerimiz sıralamasında çokça yanılıyoruz.Lâyıkı vechiyle nefs muhasebesi yapabilmek büyük nimet.Bizler verilen nimetlerin kıymetini bilenlerden olmayı ümit ederiz.

 
Fahri
tebrik
Tarih : 01-07-12

maşallah mevzuyu güzel hulasa etmiş

 
DERT VE SIKINTILAR KARŞISINDA MÜSLÜMAN
Online Kişi: 19
Bu Gün: 120 || Bu Ay: 6.110 || Toplam Ziyaretçi: 2.215.018 || Toplam Tıklanma: 52.115.895