Kategori : / PORTRELER | Okunma Sayısı: 2745 |
Zaman denen at çılgınca koşarken telaşla bir an durur ve yükünü sırtından atar. Bu anda bir kıyameti saatinin çalışını ve ardından duruşunu dinler kulaklar. Işte bu saatlerden hep Hakka ve hakikate kurulu bir saat ve onun yar deyince elinden düşen kalemidir Abdurrahim Karakoç. İplikten ince manaları kelimelerle ince ince dokuyan ve ömrünü dünya gurbetinin tozlu yollarında hakikate adayan bu büyük ruh maalesef aramızdan ayrılıp sultanlar sultanına erişmiştir. Güneşin gölgeler arasında kayboluşu gibi ölümde de onun varlık güneşini aramızdan çekip almıştır.
Abdurrahim Karakoç sönmez ve söndürülemez bir davanın ve şuurun kürsüsünden haykırmıştır dünyaya. Onun kalemi mazlumun yanında zalimin karşısında durmanın asaletini taşımıştır her daim. O bizim dilimizin bizim ilimizin şairidir. Abdurrahim Karakoç Anadolu insanının ruh ikliminden beslenen ve bunu en güzel şiirlerle ortay koyan destansı bir şairdir. O Yunus'un Allah sevgisini Köroğlu'nun cesaretini ve Karacaoğlan'ın aşkını bir potada eritmiştir. Hayatı boyunca doğru bildiğini söylemekten çekinmemiş ve bunu en yüksek sesle haykırmıştır dünyaya.
Abdurrahim Karakoç, Anadolu insanının vicdanıdır. Onun şiirleri bir ırmak gibi sonsuzluk okyanusuna akarken ölümün nabzında artk atmayan hayat onun sadece maddi varlığına son vermiştir ve artık şairimiz yunusun ifadesiyle âşıklar ölmez mertebesine erişmiştir. Abdurrahim Karakoç gül bahçelerinden güller derlemiş omuzunda ki sevda yüküyle Hakk'a canını teslim etmiştir. Ve elbetteki ölüm bir son değildir. Şairimiz şu yaşayan ölülerin dünyasında madden aramızda olmasa bile manen her daim yaşamaya devam edecektir. Şu gölgeler âleminden asıl âleme ulaşan bu büyük ruha Cenab-ı Allahtan rahmet diliyorum.
Yazar: |
07-06-12 |
||
E mail: haberkültür.net | Tweet | ||