ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : SANAT / DÜNYA BİR OYUN- Sinema
Okunma Sayısı: 1940
Yazar: Yusuf Kaplan
YERLİ SİNEMANIN ÖNCÜSÜ: YÜCEL ÇAKMAKLI

 

Türkiye, birbiri ardına öncülerini öte dünyaya yolcu ediyor artık. Son 2-3 yıl içinde Sabahattin Zaim, Ahmet Yüksel Özemre, Erdem Beyazıt ve Turgut Cansever'in ardından şimdi de sinemamızda yerli bir damar oluşturarak, hem teorik, hem de pratik çalışmalarıyla çığır açan, millî sinema akımının kurucusu, öncüsü Yücel Çakmaklı Ağabey'i rahmet-i rahmâna uğurladık. Allah mekânını cennet eylesin.

Yücel Ağabey'le Güzel Sanatlar'da sinema öğrenimi görürken 1983 yılının yazında Ajans 1400'te tanışmıştık. O zamanlar Türkiye'deki mevcut üç sinema okulu arasında teorik eğitimi en iyisi olduğu için tercih ettiğim İzmir Güzel Sanatlar'da okurken, yazları yaklaşık 5'er ay Ajans 1400'e gelir, hem sinema ortamını tanımaya, hem de daha çok da İstanbul'un entelektüel ortamından istifade etmeye çalışırdım.

Ajans 1400 bir “okul” olmuştu benim için de, bizim kuşağımız için de. Halen de bu “okul” olma rolünü mütevazi bir şekilde sürdürüyor Ajans 1400. Sözgelişi, Cahit Zarifoğlu Ağabey'in oğlu Ahmet, üniversiteyi bitirdi ve Ahmet Beyazıt ve Tuncay Öztürk Ağabey'in kanatları altında geleceğin ümit vadeden bir sinemacısı olarak yetişiyor.

Şimdi geriye dönüp baktığımda Ajans 1400'ün ne denli münbit bir okul olduğunu daha iyi görebiliyorum: Ajans 1400'ün gözardı edilen bu öncü rolünü ayrı bir yazıda ele alacağım.

Yücel Ağabey, bir insanda bulunması zor özellikleri kişiliğinde barındırabildiği için öncü bir figür olarak sinemamızdaki yerini almayı başarmıştı: Hem heyecan sahibi olmak, hem aksiyon adamı olmak; hem sinemamızın sorunları üzerinde entelektüel olarak kafa yormak, düşünce, sanat, hayat kaynaklarımızdan, estetik dinamiklerimizden yola çıkarak yerli bir film dilinin nasıl geliştirilebileceği meselesi üzerinde düşünmek; hem de reklamdan sinemaya, televizyondan videoya kadar görsel sanatların her alanında proje üstüne proje üretmek ve çekmek bir kişinin aynı ânda yapabileceği bir iş değildi.

O zamanki şartlar düşünüldüğü zaman Yücel Ağabey'in bu çabası daha iyi anlaşılabilir: Türkiye'de “Türk sineması” diye bir endüstri var; ama film dili geliştirebilmiş bir Türk sineması yok. Metin Erksan'ların, Halit Refiğ'lerin, Ömer Lütfi Akad'ların dışında yerli bir film dili kurma kaygısı içinde olan sinemacı yok. Hatta yerli sinema yapmak, geleneksel sanatlarımızdan, estetik ifade biçimlerimizden yararlanmak hor görülüyor, bu tür kaygı içinde olan sinemacılar, yönetmenler dışlanıyor!

İşte böylesine çorak bir iklimde, kendi medeniyet dinamiklerimize, ruhumuza, iddialarımıza hem yabancılaşmış, hem de düşman bir kültür, sanat ve sinema ortamında, adeta yeldeğirmenlerine karşı savaşmış öncü bir kişiydi Yücel Ağabey. Zor bir işe soyunmuştu ama zoru başarmasını da bilmişti. Doymak ve yılmak bilmez bir aşkla, şevkle ve iştiha ile hem okuyor, hem yazıyor, hem de film üstüne film çekiyordu.

İşte millî sinema akımı bu zorlu çabaların, mücadelelerin sonrasında doğmuş, ürünlerini vermiş ve Yücel Ağabey'den sonraki Osman Sınav, Mesut Uçakan, Salih Diriklik, İsmail Güneş gibi genç bir sinemacılar kuşağının önünü açmıştı.

Yücel Ağabey, entelektüel özgüvenini üstad Necip Fazıl'ın estirdiği Büyük Doğu rüzgârından almıştı. Ve özelde Türk sinemasının, televizyonunun, genelde sanat ve kültür ortamının Türk toplumuna yabancı ve Türk toplumunu yabancılaştırıcı kozmopolit ve konformist kişilerin ellerinde hiçbir yaratıcı atılıma öncülük yapamayacağını iliklerine kadar hisseden ve yerli kaynaklarımızdan beslenerek yerli bir film dilinin kurulması için vargücüyle mücadele eden bir sinemacıydı.

Sinemada da, televizyonda da bu anlamda öncü çalışmalara imza attı. Özellikle de sinemadaki deneyiminin olgunluk noktasına ulaştığı bir zamanda televizyona çektiği Küçük Ağa dizisi, her bakımdan öncü bir çalışmaydı: Hem medeniyet ve tarih şuurunun oluşmasında, hem de estetik bir görsel dilin geliştirilmesinde tarihî bir açılım ve atılımdı.


Yazının tamamı için tıklayınız.


NOT: Vurgular bize âittir. (Doğruluş)




Yazar: Yusuf Kaplan
28-08-09
E mail: Mail Adresi Yok
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
YERLİ SİNEMANIN ÖNCÜSÜ: YÜCEL ÇAKMAKLI
Online Kişi: 6
Bu Gün: 342 || Bu Ay: 10.589 || Toplam Ziyaretçi: 2.224.120 || Toplam Tıklanma: 52.196.922