ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / HUKUK HİKÂYELERİ
Okunma Sayısı: 212
Yazar: Mustafa Yürekli
HUKUKUN ONTOLOJİK TEMELİ

HUKUKUN ONTOLOJİK TEMELİDin, ahlâk ve hukuk bütünlüğü bozulunca toplum çözülür. Din ahlakın da hukukun da kaynağıdır.

Daha doğrusu din, birey, toplum ve devlet arasında dengeyi sağlayacak düzen olduğundan; birey, din, ahlak ve hukukla toplum ve devlete uyum sağlar. 

Dolayısıyla din, ahlak ve hukukun ayrılmaz bir bütündür. İki tarihi olayla sözkonusu kural bütünlüğünü açıklamaya çalışacağım..

İSLAM HUKUKU FITRATA UYGUNDUR

Hz. Ömer radiyallahu anh halifeliği döneminde bir gece İslam devletinin başkenti Medîne’de denetim amaçlı olarak şehri dolaşırken bir evden bir kadının şiir söylediğini işitti:

 “Ah! Bu gece ne kadar da uzadı, vakit geçmiyor; her taraf karardı

Oynaşacağım bir sevgili yok diye gözüme uyku girmiyor.

Allâh’a yemin ederim ki başka hiçbir şey değil sadece Allâh olmasaydı;

Bu karyolanın dört bir yanı zangır zangır sallanırdı;

Rabbimden korku ve haya beni engelliyor;

Bir de kocamın şerefine leke sürülmesini istemeyişim.”

Ertesi gün, Hz. Ömer şiir okuyan o kadını çağırtır. Kocasının nerede olduğunu sorar kadına.

Kadın da “Onu Irak’a asker olarak gönderdin ya!” diye cevap verir.

Bunun üzerine Halife Ömer radiyallahu anh, Medinenin güngörmüş, sağduyulu, saygın kadınlarından bir grubu Mescid-i Nebeviye davet eder. Ayrıca müminlerin annesi kızı Hafsa’yı çağırır.

Bu sahabe hanımlara “bir kadının kocasız ne kadar süreyle kalabileceğini” sorar.. Onlardan “dört ayda sabrının tükeneceği” cevabını alır.

Bu olaydan sonra Hz. Ömer radiyallahu anh asker olarak seferde kalma süresini dört ay ile sınırlandırır. Dört ay sonunda askerleri değiştirir.  

İslam devleti, suçu önleyici tedbirler alır; insanı suça yönlendirecek şartları değiştirir.

İslam hukuku, fıtrata uygundur. Yöneticiler, insan fıtratını esas alınca, adaletten ayrılmamış olur.

AHLAK SUÇTAN UZAK TUTAR

Züleyha, Yusuf aleyhisselama ahlaksız teklifi yatığında ortaya çıkan seçenekler şunlardı:

a)Kadının teklifi bir seçenekti;

b) kendi nefsin arzusu da bir seçenekti;    

c) Mısır kralı kocasının öfkesi de bir seçenekti;

d) yargıcın cezalandırma imkanı da bir seçenekti;

e) Allah’ın zinayı haram kılışı da bir seçenekti.

Yusuf aleyhisselam takvayı seçtiği halde yargılandı, haksız yere tutuklandı ve ceza evine atıldı.

Allah onu iffeti nedeniyle zindandan saraya kaldırdı, ülke yönetimini eline verdi. Din ve ahlak, yargılamadaki haksızlığı ortadan kaldırdı ve ödüllendirdi.

HUKUK, GÜVENLİK VE BARIŞ

Bu iki olayı din, ahlak ve hukuk açısından analiz ettiğimizde şunu söyleyebiliriz: Bir kişi, yaşadığı toplumda suç olan fiili, cinayet, hırsızlık ve zinanın yasak oluşunu, ilişkileri belirleyen üç ana kaynaktan, a)dinin günah; b)ahlakın kötü ve ayıp; c)hukukun suç saydığını bilir.

Suç işlerken, örneğin zina eyleminde, hukukun harici mekanizmalarıyla, örneğin kolluk kuvvetleriyle kontrol edemeyeceği, dolayısıyla hukuktan kurtulabileceği bir mekânda ortam oluşturabilecek imkânı varsa, yapıp yapmama seçeneği iki taraf için de ortaya çıkar. 

Allâh korkusu din; eşinin şerefini ayaklar altına almama duygusu, dolayısıyla diğerkâm / özgeci tutum vicdan yani ahlak; eylemin muhtemel sonuçlarından yargılanma ve ceza alma korkusu hukuktur.  

Temelinde din ve ahlak olan vicdan, devreye girip suç işlemeye engel olmaktadır. Kişi öncelikle vicdanın sesini duymakta ve hesabını da öncelikle ona vermektedir.

Kişi, en zayıf olduğu konuda, sahip olma arzusu, yani şehvet karşısında özdenetim mekanizmalarını oluşturmuş ve zinadan kaçınmayı vazife addetmiştir. Bu özyönetimin, kısaca bilinçli davranışının arka planında ihsan seviyesinde iman vardır. İhsan, “Allâh’ı görüyormuşçasına O’na kulluk yapmak; sen Allah’ı görmüyorsan da O seni görüyor” düsturudur.  

Müslüman, bilir ki insan imtihandadır ve beden / mal emanettir; davranışının kayda alındığından muhasebesinin yapılacağı, her şeyin ayan beyan ortaya konulacağı günün mutlaka geleceği ve orada kurulacak mahkemede hesabını vereceği inancında, bilincindedir.

Dolayısıyla Müslüman, hukuka gerek kalmadan, önleyici özdenetim mekanizmalarıyla yasağın cazibesine karşı direnç gösterebilmektedir. Müslüman, Allah ve ahiret gününe imanı nedeniyle bu harama yaklaşmamaya kesin kararlıdır. Bu kontrolü ve direnci sağlayan ana saik iman ve takva, yani Allah korkusudur. İnsan, içindeki ve dışındaki şer odaklarıyla savaşabilmek için inancı güçlü ve ahlaken sağlam olması gerekir.

Bir insan hukukun ulaşamayacağı mahrem, özel bir alanda bulunurken, vicdanı, her hangi bir nedenle isyanda olabilir; günah işlemek için bir bahane bulabilir. Bu nedenle öz denetimini yitirip iradesi çözülebilir. İnsan ahlakla bir dereceye kadar kendini tutabilir. Çünkü toplumsal baskıdan uzaktadır. Ayıplayacak kimse de gözükmemektedir. Yargılanırken aleyhine delil olacak bir malzeme de bırakmayacaktır. Onu sadece nefsi kınayabilir. Özeleştiriyi de belki teselli bulacağı bir düşünceyle atlatabilir. Ama aşamadığı tek şey Allah’ın onu görmesidir. Kişinin bir yasağı ihlal ya da vazifeyi ihmal imkânına sahip olduğu bir anda din ve ahlak, bireysel vicdan şeklinde devreye girmektedir.

Sonuç olarak en zayıf olduğu bir hususta kendisini kontrol ederek erdemli davranabilen bir insanın ne kadar büyük bir emanet ehli olduğunu ve diğer insanların ona olan güveninin ne kadar üst düzeyde olabileceğini söylemeye bile gerek yoktur. İşte toplumda güveni sağlayan, barışı temin eden, ilişkileri sağlamlaştıran, hukukun bu ontolojik temelidir; din, ahlak ve hukuk bütünlüğüdür. Bu yüzden din ve ahlak, hukukun en sağlam zeminidir.

Bir toplumda ahlaki seviye yüksek ise hukuk ihlalleri azalır; ahlaki seviye düşünce de suç oranı artar. Ahlaki seviyenin düşmesi, adliyelerde dava sayısını artırır; tutuklu ve cezaevini çoğaltır.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Mustafa Yürekli
06-08-23
E mail: haber7.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
HUKUKUN ONTOLOJİK TEMELİ
Online Kişi: 16
Bu Gün: 78 || Bu Ay: 9.740 || Toplam Ziyaretçi: 2.222.050 || Toplam Tıklanma: 52.172.175