ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / MAÂRİF (Eğitimle İlgili Yazılar)
Okunma Sayısı: 177
Yazar: İsmail Aydoğan
EĞİTİME CİDDİYETLE YAKLAŞMAK

EĞİTİME CİDDİYETLE YAKLAŞMAKEğitimi birinci meselemiz olarak görmezsek, kısa süreli başarıları ve sevinçleri gerçek başarı ve sevinç zannederiz. Bugün ahlak ve kültürden bağımsız olarak ekonominin ve teknolojinin öncelikli mesele olarak görülmesi, en büyük şansızlığımızdır. Yolu belirleyenlerin ve hedefi gösterenlerin yani seküler burjuvazinin kurduğu tuzağa düşüldüğünün de en büyük kanıtıdır bu. Eğitim dediğimiz şey, insan olmanın ve insanca yaşama alanının mekânıdır. Buradan mezun olabilmenin koşulu kültürel anlamda eğitimli olmak olmalıdır. Eğitimli olmaktan kasıt; becerikli, bilgili, zeki olmak değil ahlakla ve kültürle donanmak ve hayata öylece bakmaktır. Adını net koyalım: Bizim, kendimizi sömürgeleştiren bir eğitim sistemimiz var. Günün sömürge anlayışı topla, tüfekle olmuyor; çağdaş dünyanın seviyesine ulaşmak, yarının özelliklerine göre nesil yetiştirmek, günün becerilerine sahip olmak, bilgiyi değil bilgiye ulaşma yollarını öğretmek, buluş yoluyla öğrenmek, yapılandırmacı eğitim, öğrenci merkezli eğitim, uygulamalı eğitim, ezberci değil araştırma odaklı eğitim, rehber öğretmen, öğrenen örgütler gibi cazibeli kavramlarla, çafcaflı hedeflerle oluyor. Eğitimimize hâkim olan dil, bundan dolayı, sömürgeci dildir. Bu dilin yoğurduğu eğitim, işletmenin ve ekonominin hedefleriyle bize yol gösteriyor. Ekonomi hastalığına tutulmuş bu eğitimle, para düşkünü bir eğitimle, zengin olma düşüklüğünü hedefleyen, kısa sürede para kazanma sevdasına aşılayan bu eğitimle insan değil çağdaş köle yetiştiriyoruz.

Ekonomi bir ahlak meselesidir, bir kültür meselesidir oysa. Bu hayatta olan biten her şey bir ahlak ve kültür meselesidir. Meseleyi böyle kurgulamazsak, emperyalist dünyanın sömürgeci paradigmasından kurtulamayız. Meselelere ahlak ve kültür veçhesinden bakmayacaksak bizim bu sömürgecilerden ne farkımız olacak? Onların çizdiği yolda gideceksek, gösterdiği hedefe ulaşacaksak, belirledikleri becerileri kazandıracaksak, onların doğru ve yanlışlarını kendi doğru ve yanlışımız sayacaksak, iyi ve kötülerini kendi iyi ve kötümüz olarak göreceksek, güzel ve çirkin dediklerine biz de güzel ve çirkin diyeceksek ne diye medeniyet deyip duruyoruz?

Ahlak dediğimiz şey, sadece müstehcenlikle ilgili bir mesele değil; insanlarla, tabiatla, hayvanlarla ve madde ile kurulan ilişkide ve etkileşimde uyacağımız ilke ve kurallardır. Kültür ise bu ilke ve kuralların kaynağıdır. Dolayısıyla ahlak ve kültür ekonomiyi, teknolojiyi, yönetimi, ticareti, siyaseti, arkadaşlığı, evliliği, eğitimi yani hayatın her alanını ve anını belirleyen düşünme ve yaşama biçimleridir. Bu nedenle eğitimin önceliği ahlak ve kültürdür. Daha doğrusu önceliği değil, temelidir. Ancak ahlak ve kültürü eğitimin temeli yapabilmek için ilkin bunları bir süreliğine öncelemek gerekiyor. Bu nasıl olacak?

Kuşkusuz bunun için tek tek insanların ahlaklı ve kültürlü olmasını ya da bunları öncelemesini bekleyemeyiz. İnsanlar iklime muhtaçtır. Ve toplumlar salt gerçeklerle değil algılarla yönetilir. Bu nedenle ilk olarak, siyasi iradenin bunu deklare etmesi gerekir. Sadece deklare etmesi yetmez, bunu eğitim bakanlığının tüm birimlerine bir sorumluluk ve görev olarak yüklemesi gerekir. Ayrıca siyasi irade bu tutumun arkasında en az iki yıl durarak ikliminin oluşmasını sağlamalıdır. Bunun yanı sıra öğretmeni yasal olarak güçlendirmeliyiz, öğrencinin edep ve ahlakından sorumlu tutmalıyız. Müfredatı sil baştan değiştirmeliyiz, kültürel bir bakış açısıyla derslerin yazılmasını sağlamalıyız. Öğretmen yetiştirme sistemini de baştan ayağa değiştirmeliyiz. Zorunlu eğitim gibi sömürgeci uygulamaları terk etmeliyiz. Eğitim sisteminin yapısını da kültürel hale kavuşturmalıyız. Tüm bunlar gerçekleştiğinde ekonominin bir ahlak meselesi olduğu rahatlıkla anlaşılacaktır. Evet, eğitimi ciddiye almalıyız. Ancak o zaman bir medeniyet inşasını hedefleyebiliriz. Ciddiyete, basit bir mesele gibi görülse de, kültürü turizmin baskısından kurtarıp eğitim bakanlığına vererek başlayabiliriz. Yani Milli Eğitim Bakanlığının adını Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı haline getirebiliriz.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: İsmail Aydoğan
13-06-23
E mail: maarifinsesi.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
EĞİTİME CİDDİYETLE YAKLAŞMAK
Online Kişi: 17
Bu Gün: 283 || Bu Ay: 10.179 || Toplam Ziyaretçi: 2.223.145 || Toplam Tıklanma: 52.187.761