Kategori : ŞÂİRLER ve ŞİİRLER / OSMAN BÜLENT MANAV | Okunma Sayısı: 3681 |
Hasrete yenilip kapına geldim,
Dizlerim tâkatsiz, yüreğim buruk.
Suçluyum, pişmanım, katına geldim
Reddetme ne olur, vâdiler soğuk.
İsyanın kokusu şâiranedir
Ki, bu yüzden her nefs arzular onu
Lâkin büyüdükçe sabrı öğrenir,
Soğudukça anlar vurulduğunu…
İçimde nehirler içimde rüzgâr,
Uçurum, fırtına, hepsi içimde,
İçimde kükrüyor bütün volkanlar,
Kuduran denizin sesi içimde…
Yağmur gibi sevmek elbette bizim,
Gülün ve Eylülün aydınlığında,
Kalbi sağnak sağnak serinleten kim,
Kupkuru bir sancı saplandığında?
Yürüyemiyorum, gözlerim kayıp,
Şehrin ortasında yapayalnızım.
Pervâsızlığımı aczime sayıp
Arala kapıyı, sığınaksızım!
Yağmurla başlayan her şiir gibi
Benim de bu sese ihtiyacım var,
İhtiyacımız var panzehir gibi
Aşka ve yağmura olduğu kadar.
Yazar: Osman Bülent Manav |
01-02-16 |
||
E mail: http://manavdukkani.blogspot.com.tr | Tweet | ||
Ahmet Çelen | |||
GÜLÜN VE EYLÜLÜN AYDINLIĞI |
Tarih : 04-02-16 | ||
Gülün ve Eylülün aydınlığında serpilmiş şiiri sevdik. Kupkuru bir sancı saplandığında kalbimizi serinleteni de sevdik. Ki ona her zaman ihtiyacımız var. Panzehir gibi... Teşekkürler Bülent kardeş. |
|||