ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / ÎMAN VE İSLÂM
Okunma Sayısı: 2369
Yazar: Mustafa Çelik
MAZLUMLAR AYAĞA KALKMADAN ZÂLİMLER DİZ ÇÖKMEZ

MAZLUMLAR AYAĞA KALKMADAN ZÂLİMLER DİZ ÇÖKMEZDünyada zalimlerin ve mazlumların varlığı, mücadelenin varlığıdır. Kuvveti haklı olmanın nedeni kabul edenler, zalimlerin safına geçenlerdir. Mazlumların safında kalanlar, haklı olmayı kuvvetli olmanın nedeni sayanlardır. Ama haklı olmayı haksızlık yapma hakkına dönüştürenler, dönüşümlü, vardiyalı çalışan zalimlerden sayılırlar.

Zalime karşı, Mazlumdan yana olmak, Müslüman kalmaktır. Mazlumu savunmayı “Dinullahı ikame etme”nin bir parçası olarak görmüyorsanız, Dinullah’ı yalanlayanlardan sayılma riskinden uzak değilsiniz. Böyle bir durumda kendinizi Kur’ân-ı Kerim’de yer alan;

“Gördün mü o, dini yalan sayanı?

İşte odur yetimi itip kakan;

Yoksulu doyurmayı özendirmez o.

Vay haline o namaz kılanların/dua edenlerin ki,

Namazlarından/dualarından gaflet içindedir onlar!

Riyaya sapandır onlar/gösteriş yaparlar.

Ve onlar, yardımın yerine ulaşmasına/zekâta/ yardıma/iyiliğe engel olurlar.” (Mâûn Sûresi/ 1-7) Rabbani ikazın ve azarının muhatabı kabul etmelisiniz. Din adına dindışılığın sergilendiği bütün mekânlarda zulüm ve zalimlik var demektir.

Bir ülkede mazlumlar, zalim olmak için sıralarını bekliyorlarsa, o ülkede zalimlerin sonu gelmez. Nerede mazlumlar kıyamda, orada zalimler firarda!

Bir ülkede “zulmü ve zalimi korumak” resmi müesseselerin müştereki haline gelmişse, o ülkede hukuk zemininde kalmak kaydü şartıyla hangi müesseseyi ortadan kaldırırsanız kaldırın, zulmün derecesini, zalimlerin de sayısını azaltmış olursunuz.

Bugün zalimlerin zulmünden payını alanlar, dün zalimlere yardım etme hususunda gevşek davranmayanlardır. İnsanlık tarihinin şahadetiyle sabittir ki; zalimler kendilerine yardım edenlere musallat olurlar.

Zulmün ve zalimliğin mazereti olmaz. Mazlum olduğun halde zalimlere karşı kıyama kalkma  veya kalkmama tereddütleri geçiriyorsan senin için iki seçenek vardır: Hayatta ya tozu dumana katarsın ya da tozu dumanı yutarsın. Bu hususta seçim hakkı başkasının değil, senin.. Zalimlerin üretiminin ve başkalarını haksız yere suçlama kültürünün tarihi, insanlık tarihi ile yaşıttır. Zalimleri temize çıkarmak veya kendi zulmünün üstünü örtmek için üretilen bütün mazeretlerin temelinde katil Kabil’in kompleksi vardır. Mazeretler ülkesinde yaşayanlar, kendi zulümlerini ve kendilerinden olanların zulümlerini görmezler. Sessizliğimiz ve tepkisizliğimizle desteklediğimiz  bugünkü zalimlerimiz, yarın ki Firavunlarımızdır!

Zalimlerin zulmüne mazeret üretmek, mazlumların kıyamsızlıklarının bir itirafıdır. Zulüm ve zalimler karşısında gönlünü ve zihnini mazeretlerle uyuşturanlar, mazlum da olsalar zalimlerden sayılırlar. Bir memlekette zalimlerin zulmüyle mazlumların suskunluğu bir araya gelmişse, o memleketin kıyameti kopmuş demektir.

Zalimlere diz çöktürmek için kıyama kalkmayan mazlumlar: “Ben tek başıma ne yapabilirim ki?”, “Faydası olacağını bilsem, her şeyi yapardım”, “Kimi, kime şikâyet edeceksin ki?”, “Başım belaya girse beni kim kurtaracak?”, “Ne yaparsan yap, işe yaramaz” şeklindeki bahanelerle, mazeretlerle kendi kendilerini ve toplumlarını uyutanlardır. Zulüm ve zalimler için üretilen mazeretler, kölelik reçeteleridir. Kitabı Kur’ân, Peygamberi Hz. Muhammed (sav) olan bir kimsenin böyle bir şeyi kabul etmesi mümkün değildir. Çünkü Rabbimiz Kur’ân’da şöyle buyuruyor: “Zulmedenlere de meyletmeyin! Sonra ateş size dokunur! Hem sizin, Allah’dan başka hiçbir veliniz yoktur; sonra size yardım edilmez.” Hud Sûresi/ 113

Zalimlere duyulan muhabbet, cehennemde kalmak için biriktirilen servettendir. Zulüm ve zalimler için üretilen mazeretlerin hiçbirisi zalimleri kurtaramaz. Belki bu dünyada zalimler bazı mazeretlerle mazlumları susturabilirler ama  ahirette hiçbir mazeret zalimlere fayda vermez. Rabbimiz buyuruyor: “O gün zalimlere mazeretleri fayda sağlamaz. Onlara sadece lânet vardır! Onlara sadece kötü bir yurt (yani cehennem) vardır!” (Mü’min Sûresi/ 52)

Firavunların yasaları varsa, Musa’ların da âsâları vardır. Âsâsız kalmış Musa’lar, Firavunların yasalarına yaslanmış elbiseli kalaslardır. Onların mazeretleri, esaretlerini garantileyen belgeleridir.  Mazlumlara kan kusturan, kadınları dul, çocukları yetim bırakan ve saltanatlarını kan ve gözyaşı üzerine kurmaya çalışan asrın Firavunlarına karşı kıyam etmek, zalimlere diz çöktürmektir. Zalimlere temenna çekenler, mazlum da olsalar zalimlerden sayılırlar. Zalimlerin zulümleri karşısında mazlumlara yardım etmek yerine firar etmenin yolunu  gösterenler, Firavunların aramızda dolaşan gönüllü sihirbazlarıdır. Firavunların gönüllü sihirbazlarından, madrabazlarından âlim olmaz. Firavunların gönüllü köleleri, Firavunların önünde diz çöken binek develeridir. Zulmün egemen olduğu bir ülkede mazlumlar ayağa kalkmıyorlarsa, o ülkede zalimlerin binek develeri çoğalıyor demektir. Zalimleri diz çöken develere dönüştürmek, mazlumların kıyamı ile mümkündür. Kıyamsız kalmış mazlumlar, zalimlerin cüzdanlarındaki bozuk paralara benzerler. Onları istedikleri yerde harcarlar. Şunu bilelim ki; işlenen zulümlere karşı sessiz ve tepkisiz kalmak, zalimlerin işlerini kolaylaştırmaktır. Fıtri hak ve hürriyetlerimizinden mahrum bırakılmış mazlumlar olarak zalimlerin diz çökmesini, insanlık sınırına çekilmelerini istiyorsak, mutlaka ama mutlaka zalimlere karşı ayağa kalkmalıyız.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Mustafa Çelik
29-07-15
E mail: yeniakit.com.tr
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
MAZLUMLAR AYAĞA KALKMADAN ZÂLİMLER DİZ ÇÖKMEZ
Online Kişi: 14
Bu Gün: 323 || Bu Ay: 8.859 || Toplam Ziyaretçi: 2.220.102 || Toplam Tıklanma: 52.157.911