ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : DÜNYADA NELER OLUYOR / İSLÂM ÂLEMİ
Okunma Sayısı: 1766
Yazar: Mustafa Özcan
SELAHADDİN VE SÜNNÎLİĞİN İHYÂSI

SELAHADDİN VE SÜNNÎLİĞİN İHYÂSICumhurbaşkanı Erdoğan’ın söylediği gibi mezhep meselesini aşsak bile ortak bir noktada buluşabilecek miyiz? İslam’ın tanımında ve anlaşılmasında yekpare olabilecek miyiz? Bu sorunun bizi götürdüğü tali hususlardan birisi de İslamiyet’in gerçeği ile algısı arasındaki mesafedir. 

Müslümanların İslam’la ilgili algısı pek az bir biçimde hakikat derecesine yükselebilir.   İslamiyeti istiap edebilmek ve onu temessül etmek kolay değildir.  Bundan dolayı asıl mesele beşerin ya da Müslümanların İslam anlayışıdır. Asla mutabakat arz ediyor mu etmiyor mu?  Bunu kim tayin edecektir? Mercii nedir?   İslamiyet hakkındaki anlayışın büyük kısmı algıdan ibarettir. Peki! Bu algıyı kim yönetecek veya tashih edecektir?  Bu nedenle günümüzde hem Hasan el Benna hem de Bediüzzaman doğru İslamiyet tabirini kullanmışlardır. Hasan el Benna’nın Davetçinin Hatıratı kitabında yer yer bu ifadeye başvurmaktadır. Herkesin algısı doğru olsa İslam kendi içinde çelişkiler yumağına dönüşür.  Demek ki bizim anlayışımız genelde algı düzeyinde seyretmektedir.  İnsanlar nefis taşıdıklarından dolayı dini pekala heva ve heveslerine uydurabilir ve buradan da yanlış algılar doğar. Peygamberlerden sonraki nesillerin İslam anlayışı içtihat boyutundadır. İçtihat da yanılma ve sevap cetveline haizdir.  Evet!  Allah dinini tamamlamış ve din olarak da İslamiyeti seçmiş ve ondan razı olmuştur.  Bununla birlikte şahsi düzeyde bu algı derecesine inebilir.  Algıların kategorize edilmesine mezhep diyoruz. Bununla birlikte bu algıların hakikate en yakın olanı ve İslamiyeti en doğru biçimde temsil edeni Sünniliktir.  Hayrettin Karaman bile mezhep konusunda geniş meşrepli olmasına rağmen Reşit Rıza ve ekolünün dini anlayışını gerçek İslami anlayış olarak ifade etmiş ve bu yönde yazmış olduğu kitabının adını Gerçek İslam’da Birlik koymuştur. Reşid Rıza’nın anlayışını diğerlerine tercih etmiştir.  Reşid Rıza ise 26 yıllık Şiilerle arkadaşlıktan sonra onların iflah olmayacağına kanaat getirmiş ve Muhibbiddin Hatip çizgisine avdet etmiştir.

İleriki devirlerde dinin tanımı mezhepler üzerinden şekillenmiştir. Bu meyanda ana gövde veya sevad-ı a’zam denilen bir kitle Ehl-i Sünnet etrafında buluşmuş ve kenetlenmiştir. Türkler İslamiyetin bahadırı Sünnilik de ana ekseni ve fikri olmuştur. Ünlü oryantalist Hodgson,  The Venture of Islam (İslamın Serüveni) adlı eserinde İslamiyetin ana fikrinin ve ana akım temsilcisinin Ehl-i Sünnet olduğunu teyit etmektedir.  Bundan dolayı referans birliği ancak işlenmiş ve test edilmiş bir ekol olan Ehl-i Sünnet üzerinden sağlanabilir.  Bu itibarla Ehl-i Sünnet ihya edilmeden ve cereyanı güçlendirilmeden İslam dünyasının sorunları çözülemez. Bu nedenle çözüm İslam’dadır denildiğine bunun açılımı ve pratik hayata yansıması ‘çözüm Ehl-i Sünnettedir’ şeklindedir.  Tarihi vetire de bunun ispatıdır.  Referans birliğine ulaşmak ancak Ehl-i sünnet paradigma ve parametreleri üzerinden sağlanabilir. Şiilik tersinden bunu bir kez daha ispat etmiştir. İslamiyetin pratik sağlaması Ehl-i Sünnet anlayışındadır.  Referans birliğini sağlayamamak, zihni dağınıklığı, gönül dağınıklığı, ümmet dağınıklığını intaç eder.  Bu hususta 1952 yılına kadar Arap Birliği Genel Sekreterliği yapan Abdurrahman Azzam Paşa’nın torunu Abdurrahman Azzam tarihi süreci özetleyen bir kitap kaleme almıştır. Kitabın adı şu:   Salahaddin ve İadetü İhya-i’l Mezhebi’s Sünni /Salahaddin Eyyübi ve Sünni Anlayışın Yeniden İhyası.

Bu yapılmadan teorik ve pratik seviyede İslamiyetin doğruluğu ortaya konulamaz. İslami anlayışta bir duruluk ve safa hali yaşanmadan da Müslümanlar toparlanamazlar. Nizar Kabbani’nin ‘senin ellerinde yeniden doğmak istiyorum’  diye hitap ettiği Suriyeli tarihçi merhum Şakir Mustafa’nın  Salahaddin Eyyübi ve Şiilerin ona iftiralarıyla alakalı kitabı bu yolda bize yol göstermekte ve ışık tutmaktadır. ‘Zengi’nin yetimleri’ başlıklı yazımızda onu referans kılarak şunları yazmıştık: “

Zengi ve Salahaddin Eyyübi referans birliğini Sünnilik ekseni üzerine oturtmuşlardır. Siyasi birlik ise Kudüs’ün fethi çalışmaları üzerine teessüs etmiştir. Nureddin ve Selahaddin Eyyübi’nin temel projesi Sünni mezhebin üzerinden referans birliğini temin etmektir. İkinci ana kural ve umdeleri ise kaybolan ahlaki düzeni yeniden ihya etmek ve canlandırmaktır. Bunu da Geylaniye ve Kadiriyye ekolleri üzerine bina etmişlerdir. Üçüncü hedefleri Allah yolunda cihadı diriltmek olmuştur. Dördüncü temel hedefleri birleşik İslam cephesini tesis etmektir. Beşinci ana hedefleri ise Kudüs’ün kurtarılmasıdır (Salahaddin, Şakir Mustafa, Daru’l Kalem, Şam, s: 419).” İslamiyet dinler arasında referans birliğini veya merciiyeti, sadareti temsil eder Sünnilik de İslam mezhepleri arasında referans birliğini ve sadareti temsil eder. İslam içinde referans birliği Sünniliktedir. Çare Sünniliğe dönüş ve yeniden ihya edilmesindedir. Üzerindeki tortuların izale edilmesindedir. Başka çaremiz yok.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Mustafa Özcan
20-04-15
E mail: gazetevahdet.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
SELAHADDİN VE SÜNNÎLİĞİN İHYÂSI
Online Kişi: 19
Bu Gün: 315 || Bu Ay: 9.538 || Toplam Ziyaretçi: 2.201.239 || Toplam Tıklanma: 51.942.746