ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / DİL KALESİ
Okunma Sayısı: 2220
Yazar: Namık Açıkgöz
FETHETTİĞİMİZ KELİMELER

FETHETTİĞİMİZ KELİMELERTürk­çe, en faz­la Sel­çuk­lu ve Os­man­lı dö­ne­min­de baş­ka dil­ler­le ke­li­me alış-ve­ri­şin­de bu­lun­muş­tur. Bel­ki da­ha ön­ce Çin­cey­le de ay­nı du­rum ya­şan­mış­tır ama ma­ale­sef eli­miz­de­ki ve­ri­ler çok az. Sel­çuk­lu ve Os­man­lı dö­nem­le­rin­de, Fars­ça ve Arap­ça ile olan iliş­ki­le­ri­miz, kar­şı­lık­lı ola­rak bir­bi­ri­mi­ze pek çok ke­li­me, ya­ni kav­ram ver­me­mi­ze yol aç­mış­tır.  Da­ha son­ra­la­rı, Yu­nan­ca, Sırp­ça, Ar­na­vut­ça, Boş­nak­ça, Er­me­ni­ce ve ta­a İs­veç­çe­’ye ka­dar ke­li­me ver­me­miz ve ta­bi­i ki al­ma­mız söz ko­nu­su­dur.

Hep söy­le­nir; dil­ler bir­bi­rin­den ke­li­me de­ğil, kav­ram alır­lar. Bir dil­de olup di­ğer dil­de ol­ma­yan kav­ram, bir ke­li­mey­le gi­rer di­ğer mil­le­tin di­li­ne ve bu da kö­tü bir şey de­ğil­dir. Tıp­kı, buz­do­la­bı­nın bü­tün in­san­lı­ğın ma­lı ol­ma­sı gi­bi, in­san­lı­ğın üret­ti­ği her ke­li­me de in­san­lı­ğın or­tak ma­lı­dır.

Her dil, bir baş­ka dil­den al­dı­ğı ke­li­me­yi, ken­di ses ve ya­pı özel­lik­le­ri­ne gö­re de­ğiş­ti­re­rek alır. Ben bu­na “ke­li­me feth et­me­k” di­yo­rum iş­te.  Her dil, baş­ka dil­ler­den ke­li­me feth eder ama Sel­çuk­lu ve Os­man­lı dö­ne­min­de, Türk­ler, im­per­yal bir viz­yon ser­gi­le­ye­rek, bir  “me­de­ni­yet di­li­” te­sis et­miş­ler ve uzak ya­kın bü­tün dil­ler­den, çe­kin­me­den ke­li­me al­mış­lar­dır. El­bet­te ke­li­me alır­ken o ke­li­me­de ses de­ği­şik­lik­le­ri ya­pa­rak Türk­çe ses özel­lik­le­ri­ne uy­dur­muş­lar­dır. Me­se­la Fars­ça “bâr-gîr: yük tu­tan, ta­şı­ya­n” de­mek olan ke­li­me, baş­ta di­li­mi­ze “bâr-gî­r” im­la­sıy­la gir­miş­se de, za­man­la di­li­miz onu “bey­gi­r” şek­li­ne dö­nüş­tür­müş­tür.

İlk ba­kış­ta şüp­he bu­rak­ma­ya­cak ka­dar Türk­çe gi­bi gö­rü­nen “çey­rek, çar­dak, çar­şı­” gi­bi ke­li­me­le­rin as­lı Fars­ça­’dır. “Çey­re­k” ke­li­me­si Fars­ça “çe­hâr-yek: dört­te bi­r” ke­li­me­sin­den, “çar­da­k” ke­li­me­si “çe­hâr-tâk: dört ke­me­r” ke­li­me­sin­den, “çar­şı­” ise “çe­hâr-sûy: dört yö­n” ke­li­me­sin­den gel­mek­te­dir.

Ör­nek­le­ri­miz hep “dör­t”­lü ol­du; baş­ka ör­nek­ler de ve­re­lim.

Me­se­la bu­gün ar­tık “be­da­va­” im­la­sıy­la ya­zıp söy­le­di­ği­miz ke­li­me, Fars­ça “bâd-ı he­vâ: ha­va ye­li­” bir­le­şik is­min­den tü­re­me­dir ve an­lam ola­rak da “bo­ş” an­la­mın­dan ha­re­ket­le di­li­miz­de kul­la­nı­lır ol­muş­tur.

Ma­ğa­za­lar­da, iş yer­le­rin­de, atöl­ye­ler­de kul­lan­dı­ğı­mız “tez­gâ­h” ke­li­me­si de di­li­mi­ze Fars­ça­’dan gir­miş­tir. Fars­ça “dest-gâh: el ile iş ya­pı­lan ye­r” de­mek­tir.

Di­li­mi­ze Arap­ça­’dan de­ği­şe­rek gir­miş bir­kaç ke­li­me ör­ne­ği de ve­re­lim.

Arap­ça­’da “ta­ba­ha­” geç­miş za­man kö­kü “pi­şir­di­” de­mek­tir. Bu­ra­dan “ye­mek pi­şi­ri­len yer an­la­mın­da, ism-i me­kân ka­lı­bıy­la “mat­ba­h” ke­li­me­si tü­re­til­miş­tir. Bu ke­li­me di­li­miz­de ön­ce­le­ri “mut­bah/mut­ba­k” şek­lin­de kul­la­nıl­mış­tır. Es­ki İs­tan­bul­lu­lar hâ­lâ “mut­bah/mut­ba­k” şek­lin­de te­laf­fuz eder­ler bu ke­li­me­yi.

Me­se­la di­li­miz­de çok kul­lan­dı­ğı­mız “ca­vı­r” ke­li­me­si de Arap­ça­’dan gel­miş­tir.  Bu ke­li­me, ba­zı­la­rı­nın ifa­de et­ti­ği gi­bi “cev­r” kö­kün­den gel­me bir ke­li­me de­ğil; “kâ­fi­r” kö­kün­den gel­me­dir. Baş­lar­da di­li­miz­de “kâ­fi­r” ola­rak söy­le­nen bu ke­li­me, da­ha son­ra, k se­si­ni c’­ye dö­nüş­me­siy­le, “ca­vı­r”­a dö­nüş­müş­tür. (Ço­cuk­luk­la­rı­mız­da ya­ra­maz­lık yap­tı­ğı­mız za­man­lar­da ana­la­rı­mı­zın çok söy­le­di­ği “Ca­vı­rın eni­ği­”n­de­ki ca­vır, iş­te bu­dur.)

Os­man­lı za­ma­nın­da, baş­ka dil­le­rin ke­li­me­le­rin­den kork­maz­dık. Ül­ke feth eder gi­bi ke­li­me­ler feth eder­dik. Ke­li­me feth et­me kor­ku­su, cum­hu­ri­yet dö­ne­mi­nin has­ta­lı­ğı­dır. Ulus dev­let in­şa­cı­la­rı, mil­le­tin ke­li­me feth et­me duy­gu­la­rı­nı kı­sır­laş­tır­mış­lar ve bir sü­re son­ra da me­de­ni­yet di­lin­den uzak­la­şan ne­sil­ler ye­tiş­miş­tir. Şim­di bu ne­sil­ler, 30-40 yıl ön­ce­si­nin dil zen­gin­li­ğin­den bi­le bî­ha­ber. 1986’da ölen Hal­dun Ta­ne­r’­i bi­le söz­lük­le oku­yan ne­sil­ler var şim­di. Gel de bu ne­sil­ler­le an­laş!...

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Namık Açıkgöz
28-03-15
E mail: gazetevahdet.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
FETHETTİĞİMİZ KELİMELER
Online Kişi: 15
Bu Gün: 403 || Bu Ay: 6.393 || Toplam Ziyaretçi: 2.215.564 || Toplam Tıklanma: 52.119.985