ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / DİL KALESİ
Okunma Sayısı: 2680
Yazar: C.Yakup Şimşek
TÜRKÇE GERİLİYOR - 3

Bugünün şu "kavruk-savruk-buruk-vuruk-kuduruk-uyduruk-kıl kuyruk" Türkçesi için keşke iyi şeyler söyleyebilseydim!

Gûyâ "Türk dilinin öz güzelliğini ve zenginliğini meydana çıkarmak, onu yeryüzü dilleri arasında değerine yaraşır yüksekliğe eriştirmek" için çalışacaklardı... Böyle -ilerisi seçilmeyen fakat cafcafından da geçilmeyen- gıcırtılı kelâmlarla kurulan TDK'nın elinde ve dilinde Türkçe ne âciz hâllere düştü...

Günümüz Türkçesinin ifâde gücü TDK öncesine göre çok geriledi: Daha çok konuşuyoruz; fakat daha az anlıyor, daha kötü anlatıyor ve daha zor anlaşıyoruz. Zîrâ kullandığımız malzeme kötü… Niye mi kötü? Çünkü bu malzeme, kendinden beklenen işi (mânâları aktarmak) tam yapamıyor.

Türkçe konuşan bir insan tasavvur edin ki 5-6 kelime yerine yalnızca 1 kelime kullanıyor. Farz edelim ki bu adam konuşurken meselâ "taş" diyor; gelgelelim aslında "kaya" demek istiyor. Hattâ "çakıl / beton / kerpiç / tuğla / kiremit..." diyeceğine ağzından yine sâdece "taş" çıkıyor. Bir "taş"la iki, üç, dört, beş, altı mânâ... (Oh ne âlâ ne âlâ!..) Ne dersiniz, böyle bir konuşma güzel midir? Böyle konuşan ve yazan bir adamın sözlerini tam ve doğru anlayabilir misiniz?

***
Bu gerileme, milletin tercîhiyle falan olmadı. Bir dilin yedi-sekiz asırlık, hattâ bin yıllık kelimelerini devlet zoruyla birdenbire kaldırıp yerlerine başkalarını koymaya kalkarsanız o dilin lâfız-mânâ bağlarını koparır ve böylece de disiplinini bozarsınız. Misal mi? Binlercesinden sâdece ikisini verelim:

1935’te “mertebe, pâye” kelimelerinin yerini alsın diye TDK tarafından uydurulan “aşama” kelimesi yalnızca bu iki kelimenin mi kârını tamâm etti? (Böyle olduğunu sanıyorsanız Türkçe üstüne pek kafa yormuyorsunuz demektir.) Bu uyduruk kelime (aşama) günümüzün cılk Türkçesinde en az 20-30 kelimeyi saf dışı bırakıyor ve dilimize kazık kakıyor. İşte uyduruk “aşama” kurdunun kemirdiği ve kanlarını içip semirdiği kelimeler: safha, merhale, had, kerte; mertebe, rütbe, pâye, mesâbe, derece, derecât, basamak, adım; eşik; fasıl; silsile, vaziyet, hâl; istihâle; ilerleme, gelişme, inkişaf, neşvünema, tekâmül, terakkî, yükselme, kalkınma… Şimdi bu kelimelerin mânâları arasında az çok fark olmadığını kim söyleyebilir?

Ya şu -yine bir TDK uyduruğu olan- “saldırı” belâsı?.. Gûyâ yalnızca “tecâvüz”ün yerini alacaktı, ama bakın kaç yere göz dikti: hücûm, akın, taarruz, saldırış, savlet; suikast, cinâyet, katl, katliâm; tasallut;  çapul, talan, yağma, çullanma; hamle, atılma, atak; tehâlük
(Nutuk'ta bir kez olsun geçmeyen -elbette geçemezdi; çünkü Nutuk 1927'de okunmuştu, yâni TDK'nın "saldırı"sından öncebu "saldırı"ya karşılık hücûm 32, taarruz 232, savlet 2, suikast 16, cinâyet 27, katl-katliâm
32, tasallut 4, çapul 1, yağma 7, tehâlük 6 kere kullanılmıştır. Şimdi -nerdeyse- hepsinin yerine yalnızca "saldırı" deniyor.
Şimdi söyleyin: 1935 öncesinin Türkçesi mi zengin, yoksa şimdiki mi?.. Hemen şunu da hatırlatalım ki yukarıdaki kıyaslama, yalnızca Nutuk'la değil, o devrin herhangi bir kitabına bakılarak da yapılabilir ve benzer netîceler elde edilebilir.

***
Türkçenin başına ge(tiri)len felâketleri tabii sayıp -veyâ sanıp- “Dil dediğiniz canlıdır; o hâlde Türkçe de değişebilir, canım!” diyerek ahkâm kesen milyonlar var bu ülkede. “Kelimeler de insanlar gibi doğar ve ölür; demek ki 1920’lerin -Mehmed Âkiflerin, Yahyâ Kemâllerin-  kelimeleri de artık eskidi; şimdi yeni sözler söylemek lâzım…” tarzında konuşup yazanlar sürü sürü…

Bunların fikir ve tavırları hakkında ne demeli? “Sapla samanı karıştırmak” mı, yoksa “çene yarıştırmak” mı? Peki -Allah korusun- bu adamların üstüne birileri çullansa, bir kısmını da öldürse, onlara “Canım, insan dediğin canlıdır; doğar, büyür, yaşlanır, yaralanır ve ölür. Aldırmayın siz!..” mi diyelim?

*** 
Bizden uyarması:
"Gerileyen dil" vakası, aslında "yavaşlayan, gerileyen ve duran zihinler"in kötü bir habercisidir. Bu tehlikeli ve bulaşıcı hastalığın mikropları hepimizin başında kara bir bulut gibi dolanıyor.


Yazar: C.Yakup Şimşek
20-02-15
E mail: c.yakup_simsek@dogrulus.com
Yazar Hakkında Bilgi ve Diğer Yazıları
 
 
Yorumlar: 2
Uğurlu
Dil Üzerine Bir İrşad Meşalesi Yakup hoca
Tarih : 21-02-15

İz'anın daral(tıl)ması, uydurukçaya itibar ile paralellik arz arz etmekte değil mi? Yakup hocamız bu mevzuda bizlere hatırlatma da ve ikazda bulunmaktadır. Ümid edilir ki efkarı umumiye müstefid olur.Hemen her meselede vaaz eden, nasihatta bulunan, ikaz ederek hatalara düşmekten koruyan irşad meşaleleri olmalı değil mi?

 
AHMET
GERİLEYEN DİL GERİLEYEN BEYİNDİR
Tarih : 20-02-15

Yakup Hocam, yine çok güzel ve mühim yazıya imza atmışsınız; teşekkür ederiz. Yine söyleyelim, yazılarınızın arasını bu kadar açmayınız. Selamlar.

 
TÜRKÇE GERİLİYOR - 3
Online Kişi: 15
Bu Gün: 33 || Bu Ay: 6.545 || Toplam Ziyaretçi: 2.215.959 || Toplam Tıklanma: 52.122.418