ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : TÂRİH / DÜNDEN BUGÜNE
Okunma Sayısı: 2044
Yazar: Ömer Lekesiz
ALEVÎ MESELESİ MÜSLÜMANLARIN DEĞİL DEVLETİN MESELESİDİR-2

ALEVÎ MESELESİ MÜSLÜMANLARIN DEĞİL DEVLETİN MESELESİDİR-2Heterodoksinin halleri (2)

Devlet otoritesinin sağlanmasıyla ilgili ‘tepeden inme’ kararlar ve sert (askeri) uygulamalar Alevi sorununun ilk nedenidir.

Kemalist diktatorya tarafından zaman içinde ‘bir içgüvenlik mecburiyeti’ olarak anlaşılacağı umulan Dersim kıyım ve sürgününün Alevilerde doğurduğu içe kapanma bu manada ‘hesaplaşmanın ertelenmesi bilinci’ olarak değil, bir başarı olarak değerlendirilmiş; diğer bir söyleyişle mevcut probemler ‘sonrakiler halleder’ aymazlığıyla Cumhuriyet halısının altına süpürülmüştür.

ALEVÎLERİN SAVRULUŞU: Dînî anlayış farklılığından CHP’de yer tutma, giderek Marksist ve solcu örgütlerde etkili olma ve son olarak Gezi olaylarındaki şekliyle toplumsal muhalefete vaziyet etmeye...*

Söz konusu bilincin ötesinde ya da doğrudan bu bilince bağlı olarak var olma mücadelesi ise Alevileri asıl varlık zemini olan dini heterodoksiden uzaklaştırarak önce lobi faaliyetleriyle CHP’de yer tutma, giderek Marksist ve solcu örgütlerde etkili olma ve son olarak Gezi olaylarındaki şekliyle toplumsal muhalefete vaziyet etme yoluyla siyasallaşma zeminine oturtmuştur.

Öte yandan bu siyasallaşma, laik sisteme karşı korunma saikiyle yine kendi içine kapanan ve dini anlayışını, yaşama biçimini ortodoks bir mantıkla esnetilmesi zor sınırların içine çeken Müslüman toplumda Alevilere karşı tarihsel ve akidevi nedenlerle zaten var olan tahammülsüzlüğü artırmış ve giderek açık bir kutuplaşmanın nedenine dönüşmüştür.

Bunlara bağlı olarak AK Parti Alevi sorununu liberallerin söyleyişiyle sadece ‘mezhepsel azınlık’ sorunu olarak değil, doğrudan devleti ve toplumsal barışı ilgilendiren çok yönlü bir sorun olarak devralmıştır.

AK Parti iktidarının zamanıyla, kaderiyle bitişen bu sorunları dört ana başlık altında toplamak mümkündür:

1-Zenci iken devleti yönetme yetkisini almış olmanın sorumluluğuyla, Kemalist yönetimlerin yukarıda zikrettiğim mütereddit başarılarının aslında devletin güvenliği adına işlenmiş bir büyük suç olduğunu tespit ve beyan etmek,

2-Siyasallaşan Aleviliği, varlık nedeni olan heterodoksiyle (buna bağlı olduğu var sayılan ibadethane açma vb. haklarının verilmesiyle) yeniden buluşturarak, muhalefete nezaret eden gizli bir baş olmaktan çıkartıp toplumsal hayatın doğal işleyişine, milli esaslara tabi kılmak,

3-Dini tutum açısından kendisini muhafazakar olarak tanımlamanın İslamcılıkla olan mesafesizliğine Alevilerle ilgili somut kararlar ve uygulamalar üzerinden gözle de görülebilir bir mesafe kazandırmak,

4-Oy tabanını genişletmek.

İlk bakışta bir çözümün başlıklarıymış gibi görünen bu hususlar Ak Parti’nin maruz kaldığı sorunlardır çünkü a)devlet adına hareket etmek, b)kimi cemaatlerin rahatsızlığına da neden olabilecek bir toplumsal barış projesini gerçekleştirmek, c)parti çıkarlarını gözetmek gibi üç ayrı, birbirleriyle denkleştirilmesi zor bir işlem söz konusudur.

Öte yandan yine bu sütunda yayınlanan 11.10.2010 tarihli yazımda belirttiğim gibi oluş şartları ve asırlara yayılan düşünsel etkileri nedeniyle heterodoksi (Bektaşilik-Alevilik) kolay kalem oynatılabilecek bir konu değildir.

Bir yanıyla ‘akli şeriatı’ temsil tahtında irfana, diğer yanıyla sahih bilgiyi yozlaştırma tahtında düşünsel sapkınlığa bağlanabilen heterodoksiden genel (tarihi) bir okumayla değil, ancak zamana bağlı özel okumalarla arzulanan olumlu sonuçlar üretilebilir.

Demem o ki, bu manada taraftarlık güdüsüyle yapılabilecek yorumlar kaş yapayım derken göz çıkarmanın bir vesilesine dönüşerek ilk bakışta fark edilemeyebilecek yeni zararlar da beraberinde getirebilir.

O halde yukarıda belirttiğim nedenlerle ‘Alevi Açılımı’nı heterodoksi merkezli değil, siyasete ait ve ancak siyasi iradeyle toplum yararına çözülmesi muhtemel bir konu olarak okumak, anlamak ve çözümlemek iktiza eder.

Diğer bir söyleyişle Müslüman toplumlarda heterodoksinin varlığını, yerini, etkisini tartışmakla Alevi Açılımı’nı tartışmak aynı şeyler değildir ve bu manada da Müslümanlar konunun tarafı sayılamazlar.

Tekke ve zaviyelerin kapatılmasıyla, tevhid-i tedrisatla altüst edilmiş dini hayatı, modern devlet yapısı içinde yeniden üretmek mümkün olmadığı gibi ‘aynıyla’ üretmek hiç mümkün değildir ki, ayrıca bunların yeni devlet ve toplum şartları açısından gerekliliği de halen tartışmaya açıktır; haklarındaki hüküm parantezi henüz kapatılmamıştır.

Dolayısıyla gelinen noktada Aleviliği siyaseten konuşmanın zemini mevcuttur ancak heterodoksiyi (tüm unsurlarıyla birlikte) kendi şartları içinde konuşmanın zemini mevcut değildir.

Ezcümle, ortodoks bir tutumla mevcut siyasi Aleviliği ve taleplerini siyaseten inkar etmek ne denli bir yobazlıksa, devletin ve iktidarın talepleri adına Alevi Açılımı üzerinden ortodoks tutumu da ‘İslamcı jön-türk’ edasıyla eleştirmek yobazlık olacaktır.

NOT: Önceki yazımda yer alan ibtidai ve ibtida’ kelimelerini sehven aynı köke bağlamışım. Bu vesileyle heterodoksiden kastettiğim ilk anlamın ‘bidat’ olduğunu berlirterek yanlışımı düzeltir ve özür dilerim.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

*Bu uzun başlık mevzuun daha iyi anlaşılması için tarafımızdan konulmuştur. (Doğruluş)

Yazar: Ömer Lekesiz
28-11-14
E mail: yenisafak.com.tr
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
ALEVÎ MESELESİ MÜSLÜMANLARIN DEĞİL DEVLETİN MESELESİDİR-2
Online Kişi: 26
Bu Gün: 464 || Bu Ay: 9.068 || Toplam Ziyaretçi: 2.200.545 || Toplam Tıklanma: 51.935.911