ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / TEFEKKÜR
Okunma Sayısı: 1865
Yazar: Ali Haydar Haksal
Düşüncesiz, fikirsiz ve çilesiz bir hayatın içinde olma

Düşüncesiz, fikirsiz ve çilesiz bir hayatın içinde olmaBu yüz yıl insanını özetleyen bir başlık oldu yukarıdaki ifadelerimiz. İnsanlığın savruluşu, kendi kendisini yönetememesi, medya ve reklam aracılığıyla bilgilenmesi, kurulmuş bir nesne gibi olanları hayata geçirmesi günümüz insanının tam bir tanımıdır dense yeridir. Buna iradesizlik diyebiliriz. Bunları nasıl iddia edebiliyoruz denirse, okumayan bir toplum ile yüz yüzeyiz. Şu an ’60’lı, `70’li yılların çok gerisindeyiz. Okunan gazetelerin tirajı, edebiyat dergilerinin durumu ortada. Şiir kitapları çok çok geride. 1970’li yıllarda şiir kitapları 5 bin adet basılıyor ve satılıyordu. Bugün ise 5 yüz adet civarı basılıyor ama satmıyor. Taş çatlasa bu ancak bin civarında olabiliyor.

Bir başka somut örnekte ise iktidar partisi 20 milyon oy alıyor. Siyasal faaliyette bulunanların sayısı milyonları buluyor. Bugün iktidar yanlısı en savunucu gazetelerin toplam satışı 200 bini aşmıyor. Çıkarcı medyayı bunun dışında tutuyoruz. Çünkü onlar rüzgârgülü gibidirler. Güç nereden rüzgâr estiriyorsa o yana dönüyorlar. Onlar sadece çıkarı öncelerler. Yıllar önce bir büyüğümüz Milli Gazete’nin kuruluşu aşamasında Abdi İpekçi ile gazete için matbaa tesisi ve deneyimlerinde yararlanma ve bilgi almak üzere görüştüklerinde ilginç bir vurguda bulunur Abdi İpekçi. Bu, o günün gazeteci milleti içindir. Gazetenizde yazı yazdırmak istediğiniz bir gazeteciye belli bir ücret verirseniz o daha önceki düşüncesinin tam tersini yapabilir. Biraz daha ücretini arttırırsanız kendi kendisine hakaret bile ettirebilirsiniz. Aslında bu günümüz için çok daha geçerli ve çok da çarpıcı bir durum. Medyada bildiğimiz zaman zaman görüştüğümüz bazı kimselerin İslâmî düşünüşlü tarafa nasıl istihzai baktıklarını, görüşmelerimizde bizimle çok samimi gibi göründüklerini, ertesi gün gazetelerinde tam tersi bir tutum içinde olduklarını görüyorduk. Bu kişilerin büyük bir bölümü bugün sanki o günlerin insanı değillermiş gibi bugün karşı tarafa geçmiş daha çok savunucu olmuş ve üst makamlara kadar taşınmış bulunuyorlar. Bunlar toplumun önünde yer alınca, izleyicileri ve okuyucuları da onlardan geri kalmıyorlar.

Bu kimseler sadece kalemlerini satmıyorlar onurlarını da satıyorlar. Kişiliksizliği tercih ediyorlar.

Günümüzde edebiyat dergilerine ilgi alabildiğine az. Bir edebiyat dergisini nitelikleriyle, ağır başlılığıyla ve medeniyetimiz düşünce merkezliliğiyle ne kadar çabalarsanız çabalayın belli bir sınırı aşamıyorsunuz. Artan ülke nüfusu, artan muhafazakârlık, artan üniversiteleri, edebiyat fakülteleri ve edebiyat öğretmenlerinin durumu ortada. Giderek aşağı gidiliyor. 80 milyon nüfuslu bir ülkede edebiyat dergilerinin toplam satışı 5 ila 6 bin dolayında. Bu toplumdan, bu durumda ne beklenebilir diye düşünülebilir. Elbette bunun birçok nedeni var. Toplumun önünde bulunanların düşünceden çok slogana yaslanmaları, öfke üretmeleri, düşünceye yer bırakmamaları bir neden elbette. Asıl önemlisi bir millet edebiyatsız sanatsız, fikirsiz ve düşüncesiz ise orada çile aranmaz. Bırakın çileyi zihni egzersiz de aranmaz. Her şey hazır kalıplar üzerine yürür.

Sanat ve düşünce insanlarının magazine edilmesi eserlerin okunması anlamına gelmiyor. Günün modası gereği insanlar nasıl bir yere savrulmuşlarsa çok geçmeden bir başka yere savrulabiliyorlar.

Büyük düşünürlerin toplum önünde olmaması, slogan ve gürültü ve patırtıyla önlerine geçilmesi en büyük açmaz. Üstad Sezai Karakoç gibi bir dehanın bir düşünürün yaşadığı şu zamanda bu tuhaf bir açmaz bu millet için. Çünkü Üstad’ın bunca eserinin, fikirlerinin üstü örtülüyor. Onun şiirinden ancak sloganik olarak yararlanılıyor.

Siyaset de fikrin ve düşüncenin uzağında. Çilesiz. Daha çok slogana ve yüksek volümlü sese odaklı. Kim baskınsa, kim kimi bastırıyorsa onun sözü geçiyor. Çünkü kitleler de buna alıştırılmış. Aslında buna iradesizlik dense daha yerinde olur. Böyle bir dönemde kültür ve düşünce hayatının sınırları da böyle olur. Yük bir avuç insanın omuzlarında ne yazık ki.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Ali Haydar Haksal
22-11-14
E mail: milligazete.com.tr
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
Düşüncesiz, fikirsiz ve çilesiz bir hayatın içinde olma
Online Kişi: 26
Bu Gün: 246 || Bu Ay: 7.600 || Toplam Ziyaretçi: 2.218.126 || Toplam Tıklanma: 52.144.811