ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : İKTİBAS / Muhtelif Mevzûlar, Yazarlar, Yazılar
Okunma Sayısı: 2943
Yazar: İsmail Kılıçarslan
ŞU ŞAŞKIN ZİHİN

ŞU ŞAŞKIN ZİHİNSosyal medyada çeşitli aralıklarla tekrarladığım bir cümle var. Şöyle: 'Ben, ülkemin insanlık ve ümmet adına yaptıklarından razı, yapamadıklarından şikâyetçiyim.'

IŞİD'ın Suriye'deki ilerleyişinin ardından yeni bir mülteci dalgası ile karşı karşıya kaldık biliyorsunuz. Suriye Kürtlerinin yoğun olarak yaşadığı Kobani'ye saldıran IŞİD yüzünden binlerce insan Türkiye'ye akın etti. Türkiye, yine ve elbette kendisine yakışanı yapıp kapıları açtı.

Son dalgada Türkiye'ye sığınan insan sayısı henüz 4 bin düzeyinde iken Başbakan Ahmet Davutoğlu şunları söyledi: '4 bin kardeşimizin tüm ihtiyaçları karşılanacak, ülkemizde ağırlanacak. Suriyeli kardeşlerimize kucak açmamız insani bir görevdir. Allah devletimize ve milletimize güç versin ki tüm ihtiyaç sahiplerine yardımcı olabilelim. İnsanlık tarihi bu günleri yazacaktır.'

Şimdi Türkiye, Suriye savaşının başından beri yaşayacağı en büyük mülteci akınına hazırlanıyor. Şayet IŞİD günlerdir yaptığı hazırlığı hayata geçirmeyi başarabilir ve Kamışlı'ya kara harekâtı düzenlerse yüzbinlerce insan derhal Nusaybin'deki sınır kapımıza dayanacak.

Nusaybin'le aralarında sadece sınır tellerinin olduğu Kamışlı, savaşın başından beri göç alıyor. Şu anki nüfusunun 1,5 milyon olduğu tahmin ediliyor. Şimdi Kamışlı'dan bir mülteci akını olduğunda Türkiye yine bu insanlara 'evinize hoş geldiniz' diyerek açacak kapılarını.

Şimdi burada duralım ve geriye doğru gidelim. Suriye savaşı başladığında ülkemize sığınan yüzbinlerce insan üzerinden ülkemize hakaret edenleri hatırlıyor musunuz? Türkiye'yi savaşın tarafı olmakla, savaş mağdurları arasında ayrım yapmakla suçlayanları anımsıyor musunuz? Suriye'den Müslüman, Hıristiyan, Dürzi, Nusayri, Arap, Kürt, Türkmen ayırmadan mülteci kabul etmesine rağmen Türkiye'ye haksızlık etmekten zevk alanlar vardı. Daha düne kadar, Irak'tan gelen Ezidiler'e rağmen, Türkiye'yi 'mülteciler-mağdurlar arası ayrımcılıkla' itham etmeye devam edenler vardı.

Şimdi Kürtler geliyor. Hatta şöyle söyleyelim. Suriye savaşının başından beri Türkiye'nin Suriye'de yapmak istediği hiçbir şeye prim vermeyen, genellikle Türkiye'nin yürütmeye çalıştığı politikanın tam tersi bir politika güden Kürtler kapımıza dayanıyor ve biz onlara kapımızı açıyoruz. Çünkü vicdan bunu gerektirir. İnsanlık bunu gerektirir.

Türkiye'yi bin türlü şeyle suçlayanlar utanırlar mı dersiniz? Hayır. Elbette utanmazlar.

Utanmazlar, çünkü tuhaf şekilde 'söz konusu hükümet düşmanlığıysa gerisi teferruattır' diye düşünen bir zihinle karşı karşıyayız artık. Bu zihnin hiçbir mantıksal dizgeye, hiçbir akıl yürütmeye, hiçbir tutarlılık arayışına başvurmadan hükümete saldırmanın 'sonuç verici bir eylem' olmadığını anlaması için daha kaç seçim kaybetmesi gerekecek bilmiyorum.

Bu zihnin en acıklı tuhaflıklarını, burunları bile kanamadan kurtarılan 49 rehine konusunda yaşadık/yaşıyoruz.

Hatırlayın ne dediklerini: 'IŞİD'in Türkiye ile işbirliği içerisinde kaçırdığı bu rehineler cumhurbaşkanlığı seçimine bir hafta kala salınacak. Böylelikle Recep Tayyip Erdoğan, bir milli kahraman olarak seçimi kazanmayı garantileyecek.'

Bu kehanetleri tutmayınca şunu söyleyemeye başlamışlardı: 'Bölgesinde önemli bir aktör olduğunu söyleyen bu Türkiye nasıl bir ülkedir ki rehine durumundaki vatandaşlarını bir terör örgütünün elinden alamıyor? Bu ne acizliktir?'

Eh, bu dedikleri de tutmadı işte. Türkiye, 46'sı vatandaşı 49 insanı burunları bile kanamadan alıp geldi. Bu sefer de bu zihin şunu söylemeye başladı: 'Ben size bu rehineleri alıp gelemezsiniz demedim ki. Karşılığında bir sürü şey verip alıp geldiniz. Açıklayın ne verdiğinizi?'

'Karşılığında ne vermiş olursak olalım. Vereceğimiz hangi şey 49 insanın canından daha değerli olabilir?' dediğinizde verecekleri bir cevap mutlaka vardır. Bu hastalıklı zihnin en az ilgilendiği şey 'mantık' olduğu için mutlaka bir laf yetiştireceklerdir size.

Açıkça söyleyemiyorlar, ancak bu zihnin aslında istediğinin ne olduğunu hepimiz biliyoruz değil mi? İstiyorlardı ki IŞİD, rehinelerimizin kafalarını kessin. Memlekete kanlı canlı 46 insan değil, 46 ceset torbası dönsün. Böylelikle Türkiye çok zor durumda kalsın...

Bu hastalıklı zihnin anlamadığı, anlamaya yanaşmadığı şey şu. Ortalama insan tekleri bu tarz 'akıldışı' bir muhalefetin hiçbir halta yaramadığını artık görüyor, anlıyor.

Ne diyordu Freud: 'Şunu yaparlarsa el öperim, etek giyerim, anırırım, sosyal medya hesabımı kapatırım falan yazmaktan vazgeçin artık hacılar. Adamlar yapınca mahcup oluyorsunuz.'

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız. 

Yazar: İsmail Kılıçarslan
23-09-14
E mail: yenisafak.com.tr
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
ŞU ŞAŞKIN ZİHİN
Online Kişi: 19
Bu Gün: 67 || Bu Ay: 6.579 || Toplam Ziyaretçi: 2.216.063 || Toplam Tıklanma: 52.122.992