ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : İKTİBAS / ÇARPIK VAZİYETLER
Okunma Sayısı: 2917
Yazar: Suheyb Öğüt
İLME-ÂLİME DEĞER VERME MEVZUUNDA HÂL-İ PERÎŞÂNIMIZ

İLME-ÂLİME DEĞER VERME MEVZUUNDA HÂL-İ PERÎŞÂNIMIZEn büyük meselem sensin Müslüman!

Bendeniz yıllardır serseri bir akademisyen olarak ortalıkta nal toplayıp duruyorum elhamdülillah.

Hiçbir kuruma ve cemaate angajmanım olmadı.

Hak-hakikat diyen herkesin yanında olmaya çalıştım.

Bu minvalde, bizim mahallede girmediğim çıkmadığım Müslüman cemaat ve STK; tanımadığım bürokrat, akademisyen, medya mensubu ve siyasetçi kalmadı desem yalan olmaz.

Netice ne mi? Koca bir hayal kırıklığı ve dinmek bilmeyen bir öfke!

Birkaç misal vereyim de işin vehametini görün:

Bir dernekte seminer verdim. Tertemiz üstadlar bir araya gelmiş, insanlara ilim-irfan öğretmeye çalışıyorlar.

Bu salih insanlar, kendisine çokça bağış yapılan “Müslüman” bir vakfa gidip, dernekleri için arsa talep ediyor. Verilecek arsaya güzel bir bina dikip insan yetiştirelim istiyor. Vakıftaki amcalar da “olur” diyor. Sonra?

Sonra 4 ay boyunca bu arsanın tapusunu vermiyor vakıftaki Müslüman muhteremler!

Yanlış anlaşılmasın: Bu derneğin Allah yolunda bir hizmet yapacağına dair bir şüpheleri olduğundan tapu işini geciktiriyor değiller.

Peki niye geciktiriyorlar? Sebep yok! “Bugün git yarın gel!”, Hallederiz”, “Bugün çok yorgunum” gibi kafadan kopartıcı mazaretlerle, her daim ağzını şapırdatan, nazarını yüzünüze indirmeyecek kadar hayâ sahibi (!) o Allah yolundaki vakıf görevlisi (!) işi geciktiriyor.

Sanırsın ki yavşak kendi cebinden veriyor tapuyu!

Vakfa, zengin Müslümanlar ilim-irfan tedrisatında kullanılsın diye arsa bağışlamışlar.

Gelin görün ki, vakıftaki pek ihlaslı (!) Müslüman bürokratlarımız, dört ay verdikleri sözü tutup bağışların Allah yolunda kullanılmasına imkan vermiyorlar.

Dört ay sonunda da LÜTFEN veriyorlar. Tabii bu sırada dernekteki üstadların bütün sinirleri harap, izzet-i nefisleri beş paralık oluyor!

Bitiyor mu? Biter mi hiç?! Sıra geliyor binayı yapmaya...

Bir sürü lacivert müptelası herif bir anda topluca hafıza kaybına uğruyor. İnşaata lazım olan para için verdikleri yardım sözlerinin hepsini unutuyorlar bir anda.

Bu yüzden dernek başkanı olan alim dostum, inşaatta kazma kürek çalışmaya başlıyor.

Sonra bir gün, bir zenginin kendilerine bağış yapacağını öğrenince, sevinçten kendini kaybediyor, üstü başı çimento adamın yanına koşuyor.

Üstü başı çimento lekeleri olan bir alim görmenin utancından yerin dibine geçmesi gereken zengin kardeşimiz ne mi yapıyor?

Hiç tereddüt etmeden alimimizi azarlıyor: “Hocam bu ne hal?” Biraz kendine çeki düzen ver!”

Vallahi billahi böyle diyor zengin Müslüman kardeşimiz! Vallahi billahi tallahi!

Ben yarın başımıza taşlar yağsa “neden yağdı?” demem. Bilakis “neden hâlâ yağmıyor?” diye merak ediyorum.

Her gün Allah'ın gazabını, Gezicisiyle, Müslüman'ıyla bağıra bağıra çağırıyoruz be!

Bu arada bu alim dostum hâlâ inşaatta çalışmaya devam ediyor.

Geçen buluşalım, hasret giderelim dedik. Bir baktım çorapları yok. Meğer inşaatı su basmış, çorapları sırılsıklam olmuş, o da çıkartmış. Ayakkabı da ıslak ama onu çıkartamayacağı için çorapları çıkartmış, öyle oturuyor.

Bu kadar çok ölmek, yerin dibine girip de bir daha hiç çıkmamak istediğim başka bir gün olmamıştır ömrümde.

Bu adam hafız, bu adam sarfa, nahive, mantığa, belagata, fıkıha, hadise, kelama ömrünü vermiş. Bu adam abileriyle ticaret yapıp son derece müreffeh bir hayat yaşayabilecekken karın tokluğuna yıllarca talebe peşinde koşmuş.

Ümmetin ona hediyesi de ıslak çoraplar, çimento lekeleri, şapırdatılan ağızlar olmuş!

Bir misal daha vereyim:

Türkiye çapında bir üstadım daha var: Yurtdışında aldığı icazetlerin güzel yurdumda hiçbir hükmü olmadığı için ancak STK'larda seminer vererek iaşesini çıkartmaya çalışan bir alim kendisi.

1 sene boyunca bir STK'ya gidiyor, seminer veriyor. Seminerlerine olan teveccüh olağanüstü. Dolup taşıyor salonlar.

1 sene sonunda hem çalışmalarının karşılığı olsun hem de bundan sonraki ilmi araştırmalarında kendisine ferahlık versin diye STK'nın muhterem yöneticileri kendisine büyük bir hediye veriyorlar: Saat!

Yanlış duymadınız. Saat hediye ediyorlar! Seminerlerinden kazandığı paranın dışında beş kuruş geliri olmayan Türkiye çapında bir alime, 1 yıllık seminerlerin karşılığı olarak beş para etmeyecek bir saat veriyorlar!

Bir misal daha:

Merhum bir ilahiyat hocası: Büyük bir “İslami” televizyondan teklif alıyor Kadir Gecesi program yapması için. Onbinden fazla dinleyiciyi lüks bir mekanda topluyorlar, hoca da saatlerce vaaz veriyor.

Organizasyon büyük. Kanalın aldığı reklamlar da.

Mü'minlerin gözyaşları içersinde dinledikleri o muhteşem Vaazda on dakikalık bir fasıla oluyor. İki tane “profesyonel semazen” piste çıkıp dönüyor.

Neyse... Program sonunda merhum hocamıza adi bir gömlek hediyor kanaldakiler.

Hoca için mühim değil. “Geceden elde ettikleri hâsılâtı zaten Allah yolunda kullanıyorlardır” diye düşünüyor.

Fakat sonra öğreniyor ki “profesyonel semazenler”e onar bin lira para vermişler. Kahroluyor!

Ha bu sırada bu hocanın dişini yaptıracak parası da yok (o dönemde sağlık sigortası işleri bugünkü gibi ıslah edilmiş değil)!

40 sene dirsek çürütmüş, sonra dişini yaptıracak parayı bile temin edememiş bir kahraman kendisi!

Ve profesyonel rakkaslar ondan çok daha kıymetli Müslüman kanalın Müslüman yöneticileri için.

Son misaller de fakirden:

Başörtülü kadınlar için mücahede eden bir dernekte seminer veriyorum. Seminerlerime olan teveccüh büyük. Seminer başı 100 lira para veririz demişler.

Parasızlıktan garsonluk yapmayı düşündüğüm zamanlar bunlar. Hiç düşünmeden “eyvallah” demişim.

3 boyunca devam eden 12 tane seminer bitiyor, aradan aylar geçiyor, ama bir Allah'ın kulu arayıp da bu fakire “hocam paranızı şu zamanda yatırıyoruz” demiyor. Demediği gibi yatırmıyor da.

Halbuki seminerlerin başında demişim ki: “Bir sıkışıklık olursa hiç para da vermeyebilirsiniz. Yeter ki önceden haber edin! 'Hiç veremeyeceğiz', '1 sene sonra vereceğiz' deyin, '1 ay sonra' deyin ama önceden haber edin. Bu, Müslümanlık alametidir. Bu, hakşinaslık alametidir. Bu, hocaya ve ilme verilen hürmetin alametidir. Bu, insanlık alametidir!”

O kadar bunalıyorum ki sonunda mail atıp kendilerinden parayı talep ediyorum. Maili attıktan sonra da 3 ay kendime gelemiyorum. Bir hocayı Müslüman bir dernek nasıl bu hale sokar? diye
düşünmekten kahroluyorum.

Bu meş'um hatıraları hatırlayınca daha fazla yazacak takatim kalmadı. Şadece şu kadarını ilave edeyim:

Şu zamana kadar, her biri Türkiye çapında 10 taneden fazla STK'da ve başkaca Müslüman müesseselerde seminerler verdim, vazife aldım. Ve kahir ekseriyetinde, izzet-i nefsimizi beş paralık eden onlarca tecrübelerin faili olduk çok şükür!

Talebeler hep el üstünde tuttular fakiri sağolsunlar. Ama yöneticiler! Nazarlarında it kadar bile hükmümüz olmadığını her şekilde izhar etmeyi başardılar.

Kendilerine Allah yolunda bir iş yapsın diye seferberlik derecesinde destek veren bir-iki salih siyasetçinin, bir-iki salih bürokratın, bir-iki salih zenginin aksine, Allah'la peygamberle hiçbir işlerinin olmadığını, ilim-irfan meselelerinin kendileri için -hâşâ- âdî bir dedikodudan ibaret olduğunu tekrar ve tekrar ispat ettiler bizlere.

10 senenin sonunda elimde üç tane STK kaldı şimdi. İlimevi, İlem ve Sakarya'daki Fikir-Sanat Vakfı. Allah onlardan razı olsun!


Şöyle bitireyim: Bu memlekette -az da olsa- (hakiki) hoca var, talebe var, zengin var, siyasetçi var. Ama ilim-irfan yok! Şekeri, yağı ve unu bulup da hâlâ helva yapmamakta ısrar eden, o Müslüman STK'ların ve diğer kurumların ahlaksız yöneticileri! Ateş sizi çağırıyor!

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Suheyb Öğüt
01-09-14
E mail: http://suheybogut.blogspot.com.tr/
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
İLME-ÂLİME DEĞER VERME MEVZUUNDA HÂL-İ PERÎŞÂNIMIZ
Online Kişi: 19
Bu Gün: 263 || Bu Ay: 8.867 || Toplam Ziyaretçi: 2.200.281 || Toplam Tıklanma: 51.932.627