ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / CEMİL MERİÇ'TEN SEÇMELER
Okunma Sayısı: 4899
Yazar: Harun ŞAHİN
Cemil Meriç'ten Seçmeler (BÜYÜCÜ ÇIRAĞI)

BÜYÜCÜ ÇIRAĞI1

Altın çağ ne zaman sona erdi, bilen yok. Üstureler2 ezelden beri karamsar: şairler ezelden beri ümitsiz. Tevrat da, Upanişatlar3 gibi korkunç kehanetlerle dolu. Mâzide tufan, istikbalde kıyamet. Ve dünya bir gözyaşı vadisi, bir vehim, bir rüya.

Gök sağır, toprak düşman, insan zavallı. Gerçeği inkâr, gerçek ile savaşın tek yolu. Bedbinlik4 bir zırh eski çağlarda.

Sonra diz çöker canavarlar, uysallaşan tabiat, zaferden zafere koşan insan.

Dünya ile bir savaş başlar, Michelet’ye5 göre, dünya ile sona erecek bir savaş: insanın tabiatla, ruhun maddeyle, hürriyetin kaderle savaşı. Tarih, bu sonsuz kavganın hikâyesidir. Üstünlük insanda. İki düşmandan biri hep aynı, öteki boyuna güçleniyor. Alpler6 büyümediler fakat biz Simplon’u7 aştık. Rüzgârlar ve dalgalar yine eskisi kadar coşkun, ama artık söz geçiremiyorlar buharlı gemilere.

Nihayet “homo economicus”un8 yani burjuvazinin hâkimiyeti, Tanrı’ya ve mukaddes’e açılan savaş. Tek mabet: banka, tek mabut: altın buzağı9. Hürriyetin ve gururun sarhoşluğu. Fetihler, fetihler.

Batı Avrupa yüz milyonlarca nüfuslu bir şehir. Bütün diğer ülkeler, bu şehrin banliyösü10. Görevleri: dev şehrin sanayi mamullerini alıp, ona hammadde hazırlamak. Sombart11, birbuçuk asırdan beri  Batı Avrupa ile Amerika’da olup bitenlere akıl erdirmek için şeytan’a inanmak lâzım, diyor. Bizi gökten koparıp, maddenin esaretine sokan o. 

Avrupa insanı Galile’ye12 kadar kosmosla13 kendi arasında muhteşem bir âhenk vehmediyordu: dünya kâinatın merkezi idi, insan dünyanın şerefi. Bu inancın sarsılışı, kalabalığın şuurunda büyük yankılar uyandırmaz.

İnsan, alelade bir hayvan olduğunu geçen asrın ortalarına doğru öğrendi. Biyolojik tekâmül nazariyesi14, yeryüzü değerlerini altüst ediyordu, ama yüceltiyordu da insanı. Bir fetih müjdecisiydi Darvinizm15. Terakki16 inancını ilmileştiren bir nazariye. Avrupalı tabiatı da, toplumu daha ileriye, daha mükemmele götürenin aynı tekâmül olduğuna inanır. 1815’ten 1940’a kadar Batı düşüncesine ferman dinleten inanç bu.

Batı insanı, kendisi ile kosmos arasında hiçbir münasebet olmadığını ilk defa atom çağında anlar. Âlimler afallar, romancılar şaşırır. Artık en sık duyulan kelimeler; nisbetsizlik, abes, akıl-dışılık. Tek kâinat (univers) değil, bir çok kâinatlar (plurivers) var, ilme göre. Büyüğü yöneten kanunlar başka, küçüğü yönetenler başka. Kâinat bir ürperti, bir tesadüf, bir akış. Sonsuz bir düzensizlik içinde, geçici bir düzen. Kosmos’un doğuşu oldukça yeni bir macera. Hiroşima’daki patlayışa17 benzeyen bir oluşum, ama çok daha yavaş. Bilinmeyen bir andan itibaren, dört dönen bir bulutsu (nebülöz) sağnağı. Sonra üzerinde bulunduğumuz garip toz yığını. Belki de daha birçok yıldızlarda beliren hayat. Ve boyuna gelişen nebatlar, hayvanlar başağı. Nihayet nasıl ve niçin doğduğu bir türlü anlaşılmayan insanoğlu.

İlmin son sözü, ümitsizlik mi? Kosmos Tanrı’nın olmadığını mı haykırıyor? İnsan, tabiattaki topyekûn tekâmülün anahtarı. Kendi şuuruna varan tekâmül. Eskiden soyunun kâinatla sona ereceğine inanıyordu. Sonra yeryüzü ile birleştirdi âkıbetini: ısı değişecek, atmosfre başkalaşacak, yaşamak imkânsızlaşacaktı. Nihayet anladı ki, kökünü kurutacak kurt kendi içinde. Bu korkunç yalnızlık, bu bir başına kalış, yeise18 sürüklüyor Avrupalıyı. Kimi, zamanın uzunluğundan medet umuyor: rasgele bir soyun tabiî ömrü on milyonlarca yıl. İmtiyazlı bir varlık olan insan, neden çok, çok daha uzun yaşayamasın? Kiminin teselli kaynağı: uzaya göç. Ama göklerden tek misafir gelmedi ki, böyle bir ümide kapılalım. Artan nüfus, boğulan insan, azgınlaşan tahrip insiyakı19.

İki yol var insanlık için: kendi kendini imha veya gerçekten insanlaşmak. İnsanlık tek merkeze yönelen bir tür: öteki türler gibi dağılıcı değil. Bu biricik düşünen türün sonu çözülüş olamaz. Mekân ve zamanı aşacak insan. Bu kanatlanış, birleşmenin, birlikte düşünmenin eseri olacak. Birlikte düşünmek, kişiliği ortadan kaldırmaz, geliştirir.  Ama düşüncelerini başkalarınınkilerle birleştirmek için, onları sevmek, onlarla kaynaşmak gerek. Kurtuluş bu şuurlanışta. Düşünen insanlığı hayata bağlayacak olan maddî bir rahat değil, kendi kendini aşma, bütünleşmedir.

Filozof papaz, Teilhard de Chardin’in20 (1881-1955) Avrupalıya tavsiyesi: Hıristiyanlığa dönüş; daha geniş, daha şuurlu, daha ilmi bir Hıristiyanlığa. Önce ruhun ölümsüzlüğüne inanmak gerek. İnsanlık bu inanç sayesinde zaferden zafere koşabildi; bu inancı kaybettiği gün, yeise düşecek, hiçbir gayret harcamayacaktır artık ve tekâmül duracaktır.

Böyle düşünen yalnız filozof mu? Tarihçi de karamsar: “hayat geçici bir arıza ise, tekâmülün ne mânâsı var? Hayatın gelişmesi ölümsüz bir ruhun kanatlanmasına yol açmayacaksa, kâbustan ne farkı kalır bu gelişmenin?” (Grousset21).

Müsbet ilim, bütün insafsızlığı, bütün hissizliği ile haykırıyor: ‘Dinozorlar, stegosefaller22 yok olmadılar mı? İnsan da onlar gibi silinip gidecek. Bize güneşlik eden küçük yıldız, aydınlatıcı ve ısıtıcı gücünü kaybedecek, yavaş yavaş. Yeryüzünde hayattan eser kalmayacak artık ve bu ölü gezegen sonsuz mesafelerde dönecek, dönecek. Keşifler, felsefeler, idealler, dinler...insanın ve insan-üstü’nün yarattığı medeniyetten en küçük bir nişane23 kalmayacak. Neandertal24 adamından hiç olmazsa birkaç kemik var; kendisinden sonra gelen insan, onları müzelerine taşımış. Bizden o kadar da kalmayacak. Kâinatın bu minnacık köşesinde, protoplazmanın25 garip macerası ebediyen sona erecek. Belki daha önce, başka dünyalarda da sona ermişti bu macera. Ama her yerde aynı vehimlerle desteklenecek, her yerde dünyamızdaki kadar abes, dünyamızdaki kadar boş, dünyamızdaki gibi başlangıcından itibaren ölüme mahkum olacak” (Rostand26).

Çağdaş Avrupalı, ya ümitsizlik, ya iman, diyor. Başka yol yok. Zavallı büyücü çırağı, uyanışın biraz geç olmadı mı?

 



1 Umrandan Uygarlığa. İletişim Yayınları, İstanbul 1998, s.104-107.

2 Üsture: Masal, Efsane.

3 Upanişadlar: Adak, Tanrı, ruh gibi konularla ilgili mevzuları kuşaktan kuşağa aktaran ve Hint felsefesinin temelini oluşturan mistik eserler. Kelime Upa  (yanında) +ni+şad (oturmak) fiilinin  birleşiminden oluşmakta ve “Bir kimsenin dizinin dibinde oturmak”  anlamını taşımakatadır.Yani mürşid bu gizli bilgileri yalnız yanındaki mürütlerine bahşetmekteydi. Upanişadlara “Vedanta” da denilmektedir.

4 Bedbinlik: kötümserlik, karamsarlık, pesimizm.

5 Jules Michelet: (1798-1874). Fransız yazarı ve tarihçisi.

6 Alpler: Alp sıradağları. Cenova körfezinden Pannonia ovasına kadar, bir yay şeklinde1200 km uzanan Avrupa’nın en önemli sıra dağları.

7 Simplon:  İsviçre’nin güneyinde Penine ve Lepontine Alpleri arasında dağ geçidi

8 Homo Ekonomikus: İktisadî insan anlamına gelen ve iktisadî analizde tamamen akıcı biçimde davranan bir varlık olarak kabul edilen özneyi belirtmek için kullanılan Latince kelime. Homo Economicus elindeki sınırlı imkanlarla en azami tatmini sağlamaya çalışır. İnsanı sadece menfaat ve çıkar açısından değerlendiren veya iktisadî üretim yapan bir araç olarak güren anlayış. “Kültür, Homo Ekonomikus’un kanlı fetihlerini gizlemeye yarayan bir şal.” BÜ.s.173.

9 Altın Buzağı: Tevrat’ta ve Kur’an-ı Kerimde anlatılan bir kıssa. Hulasa olarak şöyle: Hz. Mûsâ, Kavminden hak üzere olacaklarına dair söz aldıktan sonra,  Hz. Harun’u yerine vekil bırakarak  Tûr dağına gider. Hz. Mûsâ Tûr dağındayken, İsrâiloğulları Hz. Harun’u dinlemeyip Sâmiri adında birkişinin hilelerine kapılarak, Samiri’nin yaptığı altın buzağı heykeline tapmaya başlarlar. Hz. Hârûn kav minin bu câhilce ve azgınca hareketi karşısında onlara nasihatlerde bulunnur,  onları bu inanış ve hareketlerinden uzaklaştırmaya çalışır, ama nasihatlerini ve uyarılarını kabul etmezler.  Hz. Harun’u tehdit ederler. Hz. Harun kendisine tâbi olanlarla birlikte onların içinden ayrılmak veya onlarla sert bir şekilde mücâdele etmek ister, fakat Hz. Mûsâ’nın "İsrâiloğullarını parçaladın, birbirinden ayırdın!" diyeceğini düşünerek, bu işten vazgeçer, Hz. Musa’nın Tûr'dan dönmesini bekler. Bu hadise Taha süresinin 83-94. Ayet-i kerimelerinde şöyle zikredilmektedir: 83 - "Ey Musa! Seni kavminden (ayırıp) daha çabuk (gelmeye) sevkeden nedir?" (dedik.) 84 - Musa: "Onlar benim izimdeler (arkamdan beni takip edip geliyorlar). Ben sana acele ettim (geldim) ki, hoşnud olasın" dedi. 85 - Allah: "Doğrusu biz senden sonra kavmini imtihan ettik. Sâmirî onları saptırdı" dedi. 86 - Hemen Musa öfkeli ve üzgün olarak kavmine döndü (onlara şöyle) dedi: "Ey kavmim! Rabbiniz size güzel bir vaad ile söz vermedi mi? Size bu süre mi çok uzun geldi, yoksa Rabbinizden size bir gazab inmesini arzu ettiniz de mi, bana olan vaadinizden caydınız?" 87 - Onlar dediler ki: "Biz sana verdiğimiz sözden, kendiliğimizden caymadık. Fakat biz o (Kıbtî) kavminin süs eşyasından bir takım ağırlıklar yüklenmiştik. Onları (ateşe) attık. Sâmirî de (kendi mücevheratını) böylece atmıştı." 88 - Nihayet Sâmirî onlara böğüren bir buzağı heykeli ortaya çıkardı. Bunun üzerine Sâmirî ve adamları: "İşte sizin de, Musa'nın da ilâhı budur, ama o unuttu" dediler. 89 - Onlar görmüyorlar mıydı ki, o buzağı, kendilerine hiçbir sözle karşılık veremiyor; onlara ne bir zarar, ne de bir yarar vermeye sahip bulunamıyordu. 90 - And olsun ki Harun daha önce onlara: "Ey kavmim! Siz bununla (buzağı ile) imtihana çekildiniz. Sizin gerçek Rabbiniz Rahmân'dır. Gelin bana uyun ve emrime itaat edin" demişti. 91 - Onlar (cevap olarak şöyle) demişlerdi: "Musa bize dönüp gelinceye kadar, biz ona tapmaya elbette devam edeceğiz." 92 - (Musa gelince kardeşine şöyle) dedi: "Ey Harun! bunların sapıklığa düştüğünü gördüğün vakit, seni engelleyen ne oldu?" 93 - "(Neden) benim yolumu takip etmedin, benim emrime karşı mı geldin?" 94 - Harun: "Ey anamın oğlu! Sakalımı ve başımı (saçımı) tutma. Ben senin 'İsrailoğulları arasında ayrılık çıkardın, sözüme bakmadın' diyeceğinden korktum." dedi.

10 Banliyö: Genellikle oturma alanı niteliğinde olan şehir merkezinden uzakta veya şehrin sınırlarına yakın bir yerde kurulan yerleşim yerlerine verilen ad.

11 Werner Sombart: (1863-1941). Alman ekonomist ve sosyolog. 20. yy'ın ilk çeyreğinde Kıta Avrupasının önde gelen sosyal bilimcilerinden biri. Nazilerin iktisadî görüşlerine yakınlığı ile bilinmektedir.

12 Galile: (1564-1642). İtalyan gök bilimci ve fizikçi.

13 Kosmos: Evren, kainat.

14 Biyolojik tekamül nazariyesi: Bkz. Darvinizm.

15 Darvinizm: İngiliz bilimadamı Darvin’in ortaya attığı evrim teorisi.

16 Terakki: İlerleme. Yukarı çıkma, yükselme.

17 Hiroşima: Ününü felâketine borçlu olan Japonya’da Hiroşima batı Japonya'nın Çugoku bölgesinde bulunan şehir. Nükleer saldırıya maruz kalan ilk şehirdir. Bu saldırıyla ilk anda 70 bin kişilik katliamı gerçekleştirdi. Sonrasında radyasyon hastalıkları sebebiyle ölenlerle birlikte bu sayı 90 bini geçti.

18 Yeis: Umutsuzluktan doğan karamsarlık, üzüntü.

19 İnsiyak: içgüdü, sevkıtabiî.

20 Teilhard de Chardin:  (1881-1955). Fransız filozof yazar ve papaz.

21 Grousset: (1885-1952). Fransız şarkiyatçı ve tarihçi.

22 Stegosefaller: Ön ayakları, arka ayklarından kısa uçan dinozor.

23 Nişane: Silahı bir hedefe doğrultmaya yarayanalet, hedef, eser, iz, belirti.

24 Neandertal: Orta Avrupa’da iskeleti bulunan ve Kaba Taş çağında yaşamış ılan ilkel insana âit.

25 Protoplâzma: Yapı bakımından çekirdek ve sitoplazmadan, yarı sıvı, saydam ve canlı hücrenin metabolizma olaylarının oluştuğu yer. 

26 Rostand: Edmond Rostand. (1868-1918). Fransız filozof.


Yazar: Harun ŞAHİN
15-08-14
E mail:
Yazar Hakkında Bilgi ve Diğer Yazıları
 
 
Yorumlar: 1
AHMET
BEKLEYİŞ
Tarih : 15-08-14

Harun Hocam, yazılarını bu kadar bekletme. "Uyanışımız geç olmasın." Selamlar.

 
Cemil Meriç'ten Seçmeler (BÜYÜCÜ ÇIRAĞI)
Online Kişi: 25
Bu Gün: 472 || Bu Ay: 9.695 || Toplam Ziyaretçi: 2.201.442 || Toplam Tıklanma: 51.944.445