ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : DÜNYADA NELER OLUYOR / İSLÂM ÂLEMİ
Okunma Sayısı: 3255
Yazar: Yusuf Kaplan
Beyrut'un İslâmî ve Sünnî kimliğini koruma mücadelesi...

Samsun'daki yüzakımız ve geleceğimiz öncü medresenin kurucusu İhsan Şenocak Hoca'nın İFAM ekibiyle iki gündür Beyrut'tayız.

Yarın nüfusunun yüzde doksanını Sünnilerin teşkil ettiği ve yoğun Şii-Sünni çatışmalarının yaşandığı Trablus şehrine gideceğiz Lübnan'ın. Şehirde hem kitap fuarı varmış hem de genel bir festival.

Lübnan ziyaretimizi tamamladıktan sonra sırasıyla Tunus ve Libya'ya uzanacağız...

BEYRUT'UN KİTAPÇILARINI 'TALAN ETTİK'!

Beyrut'a niçin gelinir? Elbette kitap için!

Biz de Beyrut'a kitap için ve Müslümanların hallerini görmek, hallerinde hemdert, hemdost ve hemhal olabilmek için geldik!

İki gün boyunca Beyrut'u altına-üstüne getirdik ve kitapçıları -kelimenin tam anlamıyla- 'talan ettik'!

THY'nin laftan, halden, hele de kitaptan hiç anlamaz görevlileri bize sorun çıkaracak şimdi! Ama Allah kerimdir, diyorum!

Ekibimiz, İFAM'ın 'gizli kahraman'ı, 'kurucusu', mütevazı işadamı Hasan Yıldız, İFAM'ın hem omurgasını oluşturan hem de geleceğini kuran Abdullah Kadıoğlu, Abdülhakim Murat ve Mahmut Sami Gürcü kardeslerim ve bendenizle birlikte beş kişilik bir ekip.

Bize burada Anadolu Ajansı'nın -Türkiye'de okumuş ve Türkçe'yi iyi konuşan Arap kökenli- temsilcilerinden Zaher Bey ile Mardin kökenli ve burada doğduğu için Türkçe'yi aksanlı ve çat-pat konuşan temsilcisi Hamza Tekin ve Bilal Fettah kardeşim rehberlik ediyor!

Bütün bağlantılarımızı kuran kişi ise Anadolu Ajansı'nda yaşanan devrimin görünmeyen kahramanlarından Turan Kışlakçı kardeşim. Kendilerine yazının başındayken teşekkür ediyorum.

'GÂVUR MEMLEKETİ' LÜBNAN VE 'İKİNCİ PARİS' BEYRUT!

'Ortadoğu'nun Paris'i olarak adlandırılan, Fransızların, sömürgeci Hrısitiyanların öncükolu, keşifkolu rolü oynayan, kozmopolit Beyrut'a ikinci gelişim bu.

Beyrut'a ilk kez sekiz yıl önce Mehmet Bekaroğlu'nun ayrıksı ve cesur projesi 'Doğu Konferansı'nın Lübnan etabı için gelmiştim. Proje kapsamında Lübnan'daki hem Müslüman hem de gayr-i müslim entelektüellerle, sanatçılarla ve kanaat önderleriyle oldukça verimli geçen görüşmeler yapmıştık.

Bizi havaalanından otele götüren Doğu Beyrut'lu Sünni Müslüman şoför arkadaş, 'Burası, gâvur memleketi!' deyiverince irkildim önce ama daha sonra Beyrut'un İslam'dan arındırılması için yaşadığı ameliyatı ve bilinçli tahribatı gözümün önüne getirince hak verdim şoför arkadaşa.

Sekiz yıl önceki Beyrut'la şimdiki Beyrut arasında neredeyse tanınamayacak bir farklılık gözlemledim: Karışıklıklardan ve iç çatışmalardan bitap düşen Beyrut, yıkılacağına yeniden kurulmuş!

Suikasta kurban giden Başbakan Refik Hariri, Beyrut'u yeniden kurmuş bu dünyadan gitmeden önce! Beyrut'un tarihi kimliğini, özellikle de Osmanlı izlerini korumuş ama son kertede Beyrut, deyim yerindeyse, 'ikinci Paris'e dönüşmüş adeta!

LÜBNAN'I YÖNETEN ASIL AKTÖR:HİZBULLAH

Refik Hariri'nin ayak oyunlari ile dusurulen oglu Saad Hariri ulkesini guvenlik sorunu nedeniyle surgunde yasadigi Suudi Arabistan'dan el altindan uzaktan kumanda ile yonetmeye calisiyor. Ama ulkeyi asil yoneten aktor Hizbullah

BEYRUT'U İMAR EDEN OSMANLI! HEM DE ÇÖKÜŞ ASRINDA!

Yakın tarih boyunca Beyrut ve civarında Osmanlı-Fransız gerilimi damgasını vuruyor şehre.

Osmanlı, çöküş asrında bile, Fransızların bölgeye derinlemesine nüfuz etmesine, hem sömürgecilik faaliyetlerine hem de misyonerlik faaliyetlerine karşı stratejik zekasını ve devlet-i aliye olmasının gücünü ve imkanlarını derhal devreye girdiriyor ve Beyrut'u Müslüman bir şehir olarak silbaştan yeniden kuruyor 1870'li yıllarda.

Bugün Lübnan, işte bu Osmanlı Beyrut'undan yönetiliyor.

OSMANLI ZARAFETİ

Doğrusu, Haririler, Osmanlı Beyrutunu bilinçli olarak öne çıkarma ihtiyacı duymuş olmalılar ki, hem merkezi Beyrut Osmanlı Beyrut'u hem de Beyrut parlamentosu, başbakanlık binası gibi sembolik siyasi kurumlar Osmanlı döneminden kalan binalar.

Yapımı 1864 yılında tamamlanan Beyrut Parlamentosu, şiir gibi bir bina: Binanın incelikli, inci gibi estetiği insanın göz ve zihin zevkini yeterince tatmin ediyor.

Ayrıca Osmanlı'ya ait ve bugün de hala şehrin merkezini oluşturan bütün binaların da son derece estetik ve şiir gibi yapılar olduğunu hatırlatmak isterim: Osmanlı, çöküş asrında bile aslında ne denli güçlü olduğunu, ne denli ayakta olduğunu ve ne denli iddialı olduğunu bu binaların siyasi-estetiğinde bile göstermeyi ihmal etmiyor dünya aleme.

DÜN OSMANLI, BUGÜN İRAN!

Dün Beyrut'a, Şam'a damgasını vuran ve bu iki stratejik Ortadoğu şehrine büyük yatırım yapan Osmanlı yönetimi döneminde iki şehir de hem barış adası hem de zengin insan sermayesi ve kültürel derinliği açısından dikkat eken ve bölgenin çekim merkezleri haline gelen şehirler olarak tarihe geçmişti.

Şimdi Beyrut'ta Fransız kültürü hakim ama Lübnan, İran'ın Arap dünyasına yerleşmesine yarayan bir İran kalesi.

Lübnan'ın nüfusunun -2009 nüfus sayımı rakamlarına göre- % 45'i Sünni, % 15'i Şii olmasına rağmen İran, Hizbullah üzerinden Lübnan'a damgasını vuracak kadar girmiş durumda.

Dün Osmanlı hakimiyetinde olan şehrin bugün çok açık ve net bir şekilde İran'ın hakimiyetine girdiği gözleniyor.

Osmanlı gidiyor ama İran geliyor, yerleşiyor Lübnan'a!

O yüzden, Lübnan'ın en büyük sorunu Şii-Sünni çatışması.

Trablus'ta Sünni-Şii çatışmasında 4 yılda 20 civarında çatışmada 200'den fazla kişi ölmüş. Şiiler bölgeden uzaklaştırılmış. Ama yalnızca Trablus bölgesinden!

Öte yandan, Lübnan hükümeti, Şiiler'e daha fazla yakınlık duyuyor.

Lübnan, İran'ın Ortadoğu'yu kontrol ermesine, buradan -Şam'la birlikte- Kızıldeniz'e ve Hint Okyanusu'na açılmasına, dahası bütün Arap krallıklarını karıştırmasına yol açan 'ileri karakol'una ve stratejik hatta askeri üssü'ne dönüşmüş durumda!

MÜSLÜMAN VE SÜNNİ BEYRUT MÜCADELESİ SÜRÜYOR...

Akşam Lübnan Müftüsü Muhammed Reşid'le samimi ve uzun bir sohbet gerçekleştirdik. Laf döndü dolaştı benim 'fütuhat-ı medeniyye' projesine geldi. Lübnan Müftüsü projeyi heyecanla ve dikkatle dinledi ve dua etti...

Beyrut'un Sünni geleneğini ve Osmanlı kimliğini yitirmememiz için yoğun mücadele veriyor Lübnan Müftüsu Muhammed Reşid. Yapacağı Osmanlı tarzı Hızır Camii'nin yapımı için Diyanet İşleri Başkanımız Mehmet Görmez Hoca'nın kulağını çınlattık. Müftü'den Görmez Hoca'ya ileteceğim bir 'iş' yükledi sırtıma!

2008 yılında Refik Hariri döneminde Lübnan Müftüsü'nün yoğun gayretleriyle Beyrut'un en eski kilisesinin yanıbaşına inşa edilen Beyrut'un en büyük camisi Muhammed el-Emin Camisi'nde vakit ezanları oldukça kısık sesle veriliyor dışarıya; Cuma ezanı ise hiç verilmiyor.

Bütün bunlar yetmiyormuş gibi şimdi bir de caminin yanındaki kilisenin çan kulesinin büyütülme çalışmalarına başlanması Lübnan'ın 'gavurlaştırılması' girişimlerine tuz biber ekiyor.

Lübnan'da Sünnileri temsilen kurulan 'El-Müstakbel Partisi' (Hariri'nin partisi), Müslümanları sekülerleştirme misyonu üstleniyor: Aile hukukunu sekülerleştiriyor; ki, buralarda bu iş öyle basit bir şey değildir.

Lübnan'da Şiilerin etkisi Sünnilerle kıyaslanamayacak kadar fazla.

Bütün bunlar, İran'ın önünün açılması projesinin bir uzantısı: Lübnan'da Hizbullah'ın, İsrail'le savaşan bir rol oynuyor olmasının nedeni, görünüşte Hizbullah'ın gerçekte ise İran'ın önünün açılması projesinin bir uzantısı.

Siz bu yazıyı okurken biz Tunus'a varmış olacağız... Tunus'ta/n daha güzel, 'beyaz haberler' vermeyi umuyorum sizlere...

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Yusuf Kaplan
24-04-14
E mail: yenisafak.com.tr
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
Beyrut'un İslâmî ve Sünnî kimliğini koruma mücadelesi...
Online Kişi: 23
Bu Gün: 330 || Bu Ay: 6.320 || Toplam Ziyaretçi: 2.215.411 || Toplam Tıklanma: 52.119.031