ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / DÜNYADA NELER OLUYOR
Okunma Sayısı: 2085
Yazar: Akif Emre
TAZİYE DİLEYEN DEVLET YÜZLEŞEBİLİR Mİ?

Osmanlı'nın tasfiyesinden sonra şu veya bu şekilde çözümlenemeyen, tarihin derin dondurucusuna emanet edilen konulardan biri Ermeni meselesidir. Başbakan'ın yaptığı insani içerikli açıklamanın bile bu kadar gecikmeyle gelmesinin ardında tarihin derin dondurucusuna havale edilen meselenin buzlarının hemen çözüleceği anlamını çıkarmak zor.

Yaklaşık yüzyıldır bir tür unutulmaya bırakılan bu meselenin siyasi ve ekonomik boyutu bir yana insani boyutunun bile dillendirilememiş olmasındaki gerekçenin ne olduğu anlaşılmadan Ermeni diasporasının talep ettiği adımın neden atılamayacağını anlamak imkansız.

Zira mesele ne salt tarihçilere bırakılacak kadar bilimsel, ne insan hakları savunucularının söylemlerine emanet edilecek kadar hümanist ne de siyasilerin tek başına karar verecekleri kadar steril ve soğuk bir mevzu...

En başta, sorunu adlandırma düzeyinde yapılacak her girişim siyasi ve ideolojik bir arkaplana sahip. Alacağınız tavır, yapacağınız adlandırma ne olursa olsun yaşanmış müşterek acıların hiç birinin üstünü örtmeye yetmiyor.

Bu nedenle resmi söylemin ikide bir söylediği gibi 'Bu işi tarihçilere bırakalım' tezi hiç de inandırıcı gelmiyor. En başta Türkiye'nin arşivlerinin tamamını açacağını sanmak hayalcilik olur; bu bile olayın salt tarihçileri ilgilendiren bir akademik araştırma konusu olmadığının göstergesi. Dahası Toynbee'nin anılarında değindiği olayın siyasi propaganda ve komplo meselesi olması da bugün için iki tarafı da rahatlatacak bir açıklama değil. O dönem İngiliz Dışişleri'nde çalışan ünlü tarihçi Toynbee'nin hazırlanmasına büyük katkı verdiği 'Blue book'la ilgili 'Kitapta anlatılan olayları devletin propaganda amaçlı kullanacağını bilseydim yazmazdım' şeklindeki itirafı...

Benzer biçimde 'Ermenilere yapılanlar Osmanlı idaresi dönemindeydi, Türkiye Cumhuriyeti'ni ilgilendirmez' diyen resmi söylemin ne kadar zeminsiz olduğu, bunun sadece derin dondurucuya kaldırılmakla değil hafızanın sıfırlanmasıyla alakalı marazi bir duruma işaret ettiği dünya dengeler sistemi değiştikçe daha çok anlaşılmaya başladı.

Her şeye rağmen tüm bu yaklaşım biçimleri kendi gerekçelerinin sonucu. Halihazır savunma ve ithamların tarih, ideoloji-zihniyet, siyasi-askeri boyutları ele alınmadan kimin neden, nerede durduğu anlaşılamaz. Zira tüm bu yaklaşımların bastığı gerçek bir zemin var.

Her şeyden önce İttihatçı zihniyet çözümlenmeden, o dönem iktidarda olan İttihatçıların dünyayı, kendilerini, devleti algılayış biçimleri anlaşılmadan sebep-sonuç ilişkisi sağlıklı kurulamaz.

Yine siyasi, askeri faktörler gözardı edilerek, hangi tarafta durursanız durun her tür açıklama biçimi eksik kalacaktır. Hatta bu eksiklik büyük bir yanlışa yol açacağı için de tarihteki hatayı bugüne taşıma potansiyeli her zaman için vardır. Ne olmuştu da 'millet-i sâdıka' denilen bir Hristiyan azınlık bir anda kötülüğün nesnesi haline gelivermişti? Ya da azınlık olarak, hem de ayrıcalıklı bir azınlık olarak bir arada yaşayan Ermeniler neden sorun çıkarmıştı? Ermeniler neden potansiyel tehlike görülmeye başlanmış, bunca zulme maruz kalmış? Ruslar, İngilizler bu işin içinde neredeydi?

İttihatçı zihniyet nasıl bir algıya sahipti ki, imparatorluk çapında bir devlet geleneği bir anda nevzuhur ulusdevletlerde görülen refleksle, komitacılıkla, iş görmeye başlamıştı... Tarihi kuran bu siyasi, ideolojik ve insani sebepleri ister tek tek ister bütüncül olarak değerlendirmeye tutun, bugün bunların tümüyle yüzleşmek zorundayız. Zira önümüzde yüzleşmek zorunda olduğumuz şeyin siyasi, ekonomik, insani ve de akademik, hatta askeri olarak boyutları görmemizi zorunlu kılıyor.

Devleti yönetenlerin, bugünkü cari dengelerde, 'Tamam, bu hatayı yaptık, Ermenilerden özür diliyor, katliamı kabul ediyoruz' deme imkanı neredeyse yok. Zira bunun bedeli herkesin hayatını ilgilendirecek boyutta.

Neo-Hınçak mantığı ile Neo-İttihatçı mantık sağlıklı bir zeminde buluşup, en azından insani boyutunu konuşabilirler mi? Osmanlı'nın tasfiye sürecindeki İttihatçı ideoloji ile İttihatçıları Ermeni politikalarına zorlayan Ermeni milliyetçiliği bugün iki farklı zeminde devam ediyor. Biri modern Türk ulus kimliğini inşa etmeye soyunan, Osmanlı bakiyesi her şeyi reddeden resmi, ideolojinin savunucusu. Bu kesim bu zamana kadarki devlet söylemini şekillendirdi. Ermeni ulusçuluğunu yaşatan diaspora ise atalarının doğup büyüdüğü topraklardan sürülüp çıkarılmalarını, katliamlara maruz kalmalarını bir kimlik inşasının temel harcı olarak görüyor. Bu toprakların kültürel zenginliğinden, insani tüm değerlerinden nakıs kalmasına neden olan zihniyet, sadece Ermenileri değil, Osmanlı bakiyesi bu toprakların diğer unsurlarını bile kuşatamamakta, bir arada yaşama iradesini gösterememekte.

Sonuçta tüm insani boyutuna, acılara, yıkımlara rağmen olayın çözümü bugün için uluslararası siyasetten bağımsız değil. Sorunun gelip düğümleneceği iki kritik soruya verilecek cevap her şeyi belirleyecek ciddiyette: Ermeni (diaspora) toprak talebi hala geçerli mi? Soykırımın kabulü, uluslararası hukuk açısından tazminat ödenmesini dayatacak mı? Mesela Türkiye'de de faal olan bir Amerikan sigorta şirketinin Amerika'da tehcir edilen Ermeni ailelere sembolik sigorta bedeli ödemesi bunun işareti anlamına gelir.

Osmanlı'nın çöküşünde yaşanan acılara yol açan zihniyet dünyasıyla, bugünkü uzantılarıyla, ideolojik ve siyasi söylemleriyle hesaplaşmadan bu tarihi süreçle vicdani bir bağ kurulması imkansız görünüyor. Zira İttihatçılık ile Hınçak zihniyetinin ideolojik kökenleri aynı.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Akif Emre
24-04-14
E mail: yenisafak.com.tr
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
TAZİYE DİLEYEN DEVLET YÜZLEŞEBİLİR Mİ?
Online Kişi: 25
Bu Gün: 177 || Bu Ay: 4.731 || Toplam Ziyaretçi: 2.212.616 || Toplam Tıklanma: 52.078.772