ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / CEMİL MERİÇ'TEN SEÇMELER
Okunma Sayısı: 6066
Yazar: Harun ŞAHİN
CEMİL MERİÇ'TEN SEÇMELER (Yunan Mucizesi I )

YUNAN MUCİZESİ1  (ı)

Bütün Kur’an’ları yaksak, bütün camileri yıksak, Avrupalının gözünde Osmanlıyız; Osmanlı, yani İslâm. Karanlık, tehlikeli, düşman bir yığın! 

Avrupa, maddeciliğine rağmen Hıristiyandır; sağcısıyla, solcusuyla Hıristiyan. Hıristiyan için tek düşman biziz; Haçlı ordularını bozgundan bozguna uğratan korkunç ve esrarlı kuvvet. Genç cüce, müselsel2 zilletler sonunda ihtiyar devin zaaflarını keşfeder; ahde vefa3, civanmertlik,4 merhamet... Aşağıdan alır, hulûs çakar5, yaltaklanır ve... nihayet alt eder devi. Cenk meydanlarında değil, yatak odalarında kazanılan bir zafer. 

Zavallı Türk aydını...Batılı dostları alınmasınlar diye hazinelerini gizlemeye çalışır. Sonra unutur hazineleri olduğunu. Düşmanın putlarını takdis eder6, hayranlıklarını benimser. Dev, papağanlaşır. 

Avrupalının Yunan-ı Kadim muhabbeti bir kendi kendine perestiş7, histeriye8 varan bir perestiş. Summer Maine9, “tabiatın kör kuvvetleri bir yana, kâinatta hareket eden ne varsa kaynağı Yunan” diyor. Asya’nın bu haramzâde10 mirascısına “tek yaratıcı” pâyesi ihsan eden Summer Maine, altı yıl Hint kanunlarıyla uğraşmıştı. Biliyordu ki, beşer düşüncesi en muhteşem meyvalarını Ganj11 kıyılarında vermiş ve şiir Ganj kıyılarında kemalin şahikasına12 erişmişti. Hegelci idi13, yani tekâmüle inanıyordu!

Her mucizeyi reddeden Renan’a14 göre, güneş altında tek mucize vardır: Yunan mucizesi. Yunanistan’ın tabii güzellikleriyle mest olan üstad, iklimle izah ediyordu bu mucizeyi. Ama “Akdeniz havzasının diğer bölgeleri neden böyle bir mazhariyetten15 uzak kalmışlar? Bu imtiyazlı toprak, medeniyet öncülüğüne neden devam edememiş?” gibi sorulara cevap vermiyordu Hayat-ı Yesu16 yazarı. 

Geçen asrın bütün Türk düşmanları Helenizm17 bayrağı altında toplanırlar. Yunan yüceltildikçe, Osmanlıya karşı duyulan husumet de18 kabarır. Yunancılık bir baştan bir başa sarar Avrupa’yı. Bu yeni mezhep, İngiliz’le Rus’u, Alman’la Fransız’ı kaynaştırır. Byron’ın19 hayatına malolur bu kara sevda, Hugo’ya20 neşideler21 ilham eder. 

İslamiyet, Eski Yunan’ın mirasını titiz bir tahlile tabi tutmuş, değerli bulduğu bilgileri irfan22 hazinesine katıp, posayı23 Avrupa’ya terketmişti. Osmanlı aydını için, sular altında kalan bir kıtaydı Eski Yunan. Olemp Tanrılarının24 ahlâk dışı maceralarıyla, Pelopones haydutlarının25 düzme menkıbeleri ne alâkadar ederdi onu? 

O putperestler ülkesini ilk merak edenler, Abdulaziz devrinin Batı hayranı paşalarıdır. Maarif Nazırı Saffet Paşa,26 “tercüme odası27 hulefasından28” Kostantinidi Efendi’ye29 bir Yunan-ı Kadim Tarihi30 ısmarlar. Eserine “besmele”yle başlayan bu gayrımüslim Osmanlıya göre, “milel-i kadim-i meşhureden31 Eski Yunanlar...mebadi-i medeniyete32 bir hayli emek ve hizmetlerde” bulunmuş, “ve içlerinde pek çok hükema-i benam33 zuhur” eylemiş, “zaman-ı hükümetleri ahval-i âlem34in tegayyür35 ve teceddüdünü36 mucib37 olan nice nice vukuat-ı cesimeye38 masdar olmuş39” bir millettir. Ne yazık ki, “millet-i mezkûrenin40 ahval ve âsârına41 dair lisan-ı Türki üzere yazılmış bir tarih” yoktur. Kostantinidi Efendi, Yunan paganizmini42 şöyle anlatır: “Yunanlılar âsâr-ı tabiiyeyi fünun43 vasıtasıyla anlayamadıkları için onlara –hâşâ ki- uluhiyet isnat44 edip mesela rüzgâr ve güneş ve ateş ve bahr-ı muhit45 ve nehirler ve ormanlar Yunanlılar indinde bir ilâh adolunurlar, kezâlik46 kuvvet ve şecaat47 ve hüsün48 ve maharet49 ve san’at ve dirayet50 gibi evsaf51 dahi” birer Tanrı sayılırdı. “Avâm-ı nâsın52 vehim ve hayali buralarda kalmayıp, mâbudlar53 için bir iş-i pürâşub54 dahi terennüm55 edildiğinden, zuumlarınca56 zevat-ı ilâhiyınin57 ahvâl-i acibedelerini58, görüp geçirdikleri korkunçlu ve tehlikeli vakıaları uzun uzadıya yazarlardı. İşbu59 efsaneler topluca olarak bir kitapta münderiç60 ve Yunanlıların itikat-ı diniyesi61 kavâide62 merbud63 olmayıp hemen cümlesi karma karış ve şâyân-ı taaccüp64 bir takım hıkayat-ı garibeden65 ibarettir”.

Bu ağırbaşlı kitabın Türk fikir hayatında ne gibi yankılar uyandırdığını bilmiyoruz. Bildiğimiz şu ki-Sadullah Paşa’nın66 yarıda kalmış ve basılmamış İlyada tercümesi bir yana-Tarih-i Yunan-ı Kadim’in neşir tarihi olan 1870’den ilk Yunan Tarih-i Edebiyatı‘nın67 neşir tarihi olan 1911’e kadar Yunan’ın "enafiz-i âsârı"ndan68 hiçbiri dilimize aktarılmamıştır. Nihayet İkinci Meşrutiyet... Batılılaşma yolunda dev adımlarıyla ilerleyen ve Fransız edebiyatı ile sermedî69 bir vuslat halinde yaşayan intelijansiyamızı yeni bir merak sarmıştır: kaynaklara inmek. Batı irfanının Yunan-ı Kadim’den başka kaynağı var mı? Resimli Kitab’ın70 edebiyat tenkitticisi Raif Necdet71, arkadaşı Mehmed  Rauf’un72 Yunan Tarih-i Edebiyatı’nı büyük bir muhabbetle selamlar: “mâzi-i edebiyata vukuf73 peydah edemeyen bir sanat’kâr, istikbal-i edebiyata nasıl zaferle hükümferma74 olabilir?... Artık Fransa’yı bir müddet ihmal edebiliriz. Çünkü, şimdiye kadar onunla çok meşgul olduk. Edebiyatımızı marîz75, asabî, nisvî76 yapan bu edebiyatla az bir müddet kat’-ı münâsebat77 etmeyi ben edebiyatımızın sıhhat ve ciyâdeti78 için lâzım addediyorum...Yunan-ı Kadim Târih-i Edebiyatı'nı tedkik, kurun-u ûlâ79 edebiyatının en mühim ve en şâmil80 bir safhasına nüfus etmek, yahut başka bir ifade ile edebiyatın menşeini81, safâhat-ı teessüs82 ve teşekkülünü83görmek demekdir.”

Devam edecek



1 Umrandan Uygarlığa, İletişim Yayınları, İstanbul 1998, s, -17.

2 Müselsel: Birbirine bağlı olan, art arda zincirleme olarak gelen.

3 Ahde vefa: Sözünde durma, anlaşmaya sadık kalma.

4 Civanmertlik: Temiz, mert yaradılışlılık, yüce gönüllülük, yiğitlik.

5 Hulus çakmak: Dalkavukluk etmek, yaranmaya çalışmak.

6 Takdis etmek: Mübarek, kutlu, aziz kabul etmek, kutsamak.

7 Perestiş: Tapınma, delicesine sevme

8 Histeri: Duyu bozuklukları, türlü ruh karışıklıkları, çırpınma, kasılmalar ve bazen inmelerle kendini gösteren bir sinir hastalığı.

9 Summer Maine: Henry James Summer Maine (1822-1888). İngiliz hukukçu ve hukuk tarihçisi. Karşılaştırmalı hukuk, hususiyle ilkel hukuk ve antropoloji çalışmalarının öncüsü olarak görülür.

10 Haramzade: Haram ilişkiden doğmuş olan, gayrı meşru ilişki sonucu doğan kişi. Veled-i zina.

11 Ganj: Hindistan'ın kuzey topraklarından ve Bangladeş'ten geçen, yaklaşık 3090 km uzunluğundaki ırmak.

12 Şahika: Doruk, zirve, en üst derece.

13 Hegelcilik: Hegel ve ona bağlı olanların meydana getirdikleri, mutlak idealizm ve diyalektik yöntem anlayışlarını benimseyen, 1830-40 yılları arasında Almanya'da etkinlik kazanan felsefi ekol. Hegelciliğin genel niteliği  idealizmdir.

14 Renan: Ernest Renan (1823-1892). Fransız yazar ve dinler tarihçisi.

15 Mazhariyet:  Erişme, elde etme.

16 Hayat-ı Yesu: La Vie de Jesus (Hz. İsa’nın hayatı)Fransız yazarı ve dinler tarihçisi  Ernest Renan’ın 1863 yılında yazdığı eseri.

17 Helenizm: Büyük İskender’in Helen İmparatorluğu döneminde sahip olduğu bütün topraklarda yaymak istediği Eski  Yunan’a has toplu siyaset ve kültür politikası. Genel manasıyla Yunan medeniyetin tamamını ifade eder.

18 Husumet: Hasım olma durumu. Düşmanlık.

19 Byron: George Gordon Byron (1788-1824). İngiliz şairi ve tiyatro yazarı. Romantizm akımının önde gelen simalarından. 1823 yılında Yunanlıların Osmanlılara karşı isyanlarına bizzat katılmak gayesiyle Yunanistan'a giden Lord Byron, ateşli bir hastalığa yakalandığı için savaşa katılamadan ölmüştür.

20 Victor Hugo: (1802-1885) Sonbahar Yaprakları, Akşam Şarkıları, Yüzyılların Efsanesi, Sefiller… gibi eserleriyle meşhur; Cromwell önsözü ile romantizmin ilkelerini tespit eden  Fransız şairi, tiyatro ve roman yazarı. Mavi Gözlü Yunan Çocuğu diye şiirler yazmış Türk düşmanlığını aşikâr etmek için. Hatırlayalım:

 “Türkler geçti burdan, arkalarında harabeler ve matem bırakarak,

Chio, bu şarap adası artık karanlık bir taş yığını oldu.

Chio, çalılıkların gölgesinde…

Chio, kalın ahşaplarını seller vurdu.

Yamaçları, sarayları ve bazen akşamları

Dans eden bir kızlar korosu artık.” … diye devam ediyor. Şiirin sonu daha tahrik edici, adına masumiyet güzellemeleri dizilen mavi gözlü, masum, güzel Yunan çocuğu intikam zamanı dostum diyor, barut ve mermi istiyor Omanlıya isyan için:

“Bana gülümesemek ister misin ahşapların güzel kuşu?

Obuadan daha yumuşak bir sesle şarkı söyleyen

Ve zilden daha parlak olan..

Ne istersin? çiçek, güzel bir meyve ya da harika bir kuş?

Dostum dedi Yunan çocuğu, mavi gözlü Yunan çocuğu

Barut ve mermi istiyorum.”

Kaç vakit sonra bizden birisi çıkmış ve bir nazire yazmış: Emin Bülent Serdaroğlu’nun Kin’inden okuyalım:

“Dağlar lisana gelse de anlatsa hepsini,

Binlerce can dirilse de nakletse geçmişini!

Garbın cebin-i zalimi affetmedim seni ,

Türk’üm ve düşmanın sana kalsam da bir kişi..!”

21 Neşide: Bir toplulukta okunmaya değer şiir.

22 Irfan: Kelime olarak: Bilme, anlama, sezme, Gerçeğe ulaştırıcı güçlü seziş, varış, varışlılık. Gibi manalara gelse de Cemil Meriç ifranı “kültür„ karşılığında kullanır. Kültür kelimesine mana olarak denk sayılan kelimelerden onun tercihi ifrandan yanadır.  “Umrandan hebersizdik, medeniyete  ısınamadık, insanlığın tekamül vetiresini ifade için kendimize layık bir kelime bulduk: Uygarluk. Mazisiz, musikisiz bir hilkat garibesi.

23 Posa: Suyu alınmış her tür yiyecek maddesinin artığı.Tortu, çökelti.

24 Olemp Tanrıları: Yunan mitolojisinde Zeus kuşağı tanrılara verilen isim.

25 Pelopones haydutları: Peloponnesos, Mora Adası’nın eski adıdır. Adını bir efsane kahramanı olan Pelops’tan almıştır. Pelops MÖ. V. yüzyıllarda Atina’ya karşı mücadeleleriyle bilinmektedir. Pelops Olympos oyunlarını kurar ve Yunanistan’da büyük bir çığır açar.

26 Saffet Paşa:  Mehmet Esad Safvet Paşa (1815-1883). Osmanlı devlet adamı. Tanzimat döneminin en önemli devlet adamalarından biri. Çeşitli nazırlık vazifesi ifa eden Safvet Paşa, Sultan II. Abdülhamit Han zamanında sadrazamlık vazifesi de yapmıştır.  

27 Tercüme Odası: Babıâli Tercüme Odası. 19. yüzyılda Osmanlı Devleti'nde başta diplomatik ilişkiler olmak üzere yabancı dil bilgisi gerektiren her durumda Avrupa dillerinden çeviri vazifesini üstlenmek üzere Müslüman tercümanların eğitildiği ve görev yaptıkları kurum. 1821'de kurulan Tercüme Odası, 1871'de Hariciye Nezaretinin bir bürosu haline dönüşerek varlığını imparatorluğun yıkılışına kadar sürdürmüştür.

28 Hulefa: Halifeler.

29 Kostantinidi Efendi: 1908-1912 Rum asıllı İstanbul'da Meclis-i Kebir-i Maarif üyesi.

30 Tarih-i Yunanistan-ı Kadim: Kostantinidi Efendi’nin 1870 yılında yazdığı eseri.

31 Milel-i kadim-i meşhure: Meşhur eski milletlerden.

32 Mebâdi-i medeniyet: Medeniyetin ilk unsurları, başlangıçları.

33 Hükema-i benam: Meşhur bilginler

34 Ahval-ı âlem: Dünyanın gidişi.

35 Tegayyür: Zıt olma, başka türlü olma, uymama.

36 Teceddüt: Yenilik.

37 Mucip:Gerektiren, gerektirici..

38 Vukuat-ı cesime: Büyük olaylar.

39 Masdar olmak: Kaynak olmak.

40 Milel-i mezkûre: Adı geçen, zikredilen milletler (Yunan).

41 Asar: İzler, nişâneler, alâmetler,eserler.

42 Paganizm: Hristiyanlığın başlangıcını izleyen ilk yüzyıllarda, özellikle kırsal kesimlerde yaşayanların uzun süre bağlı kaldıkları çok tanrıcılığa Hristiyanların verdikleri ad. Çok tanrıcılık.

43 Ȃsâr-ı tabiiyeyi fünun: Tabiat bilgisinin eseri, unsurları.

44 İsnad:Bir düşünceyi, bir konuyu bir kişi veya sebebe dayandırma.

45 Bahr-ı muhid: Okyanus

46 Kezalik: Bu, bu da öyle

47 Şecâat: Yiğitlik.

48 Hüsün: Güzellik.

49 Maharet: İş görmede beceri, uzluk, ustalık.

50 Dirayet: Zekâ.

51 Evsaf: Vasıflar, sıfatlar.

52 Avam-ı nas: İnsanların cahil kesimi.

53 Ma’bud:Kendisine ibadet edilen, tapılan.

54 İş-i pürâşub : İş bozanın, iş karıştıranın işi.

55 Terennüm: Mırıldanma, güzel ve alçak sesle şarkı söyleme, anlatma, ifade etme.

56 Zuum: Batıl zan, sanı, boş inanç.

57 Zevat-ı ilâhi: İlahi zatlar.

58 Ahval-i acibedeler: acayip haller, şaşılacak haller.

59 İşbu: Bu, özellikle bu.

60 Münderiç: Bir şeyin içinde yer almış.

61 İtikat-ı diniye: Dini inançlar.

62 Kavaid: kaideler, usüller.

63 Merbud: rapt olunmuş, bağlanmış.

64 Şâyân-ı taaccüp: hayret edilecek şey.

65 Hıkâyât-ı garibe: acayip hikayeler, garip hikayeler.

66 Sadullah Paşa: (1838-1891) Lamartine’den yaptığı “Göl” tercümesi ile ve “Ondokuzuncu Asır” adlı manzumesiyle tanınan Tanzimat devri devlet adamı ve şairi. Bâb-ı Ȃli Tercüme Odası çalışanı ve Ticaret ve Ziraat Nâzırı.

67 Yunan Tarih-ii Edebiyatı: Eserin asıl adı: Yunan-ı Kadim Tarih-i Edebiyatı. Mehmet Rauf'un 1911 yılında yayınladığı eseri.

68 Enafiz-i âsâr: nefis, güzel eserler.

69 Sermed: Daima, sürekli, devamlı.

70 Resimli Kitap: Eylül 1908 de 10 Mayıs 1914 e kadar yayımlanan kırk ciltlik derginin adı. Fecr-i Ȃti ve sonrasında yayın hayatını sürdüren bu edebiyat dergisi, Fecr-i Ȃti’nin 20-30 yaş aralığındaki genç edebiyatçıları, özellikle Yakup Kadri, Celal Sahir, Ahmet Haşim, Müfit Ratip, Mehmet Fuat ve Ali Canip yazılarını neşretmiştir.

71 Raif Necdet Kestelli: (1881 - 1936) Meşrutiyet, Millî Edebiyat ve Fecr-i Ȃtî döneminde hususiyle tenkit türünde eserler veren hikâye roman yazarı ve edebiyat nazariyecisi.

72 Mehmed Rauf: (1875-1931) Eylül romanıyla maruf Servet-i Fünün dönemi roman yazarı.

73 Vukuf : Anlama, bilme, bilgi.

74 Hükümferma: Hüküm süren

75 Mariz: Hastalıklı, hasta olan.

76 Nisvi: Nisa taifesine mensup, kadınlarla ilgili.

77 Kat’-ı münasebet: İlişkiyi kesmek.

78 Ciyadet: İyilik, güzellik.

79 Kurun-u ula: İlk çağ.

80 Şamil: İçine alan, kaplayan, kapsayan.

81 Menşe’: Kaynak.

82 Safaat-ı teessüs: Oluşum saf’aları.

83 Teşekkül: Belli bir varlık ve biçim kazanma. Kurulma. Örgüt.


Yazar: Harun ŞAHİN
10-04-14
E mail:
Yazar Hakkında Bilgi ve Diğer Yazıları
 
 
Yorumlar: 1
Derya
Victor Hugo
Tarih : 13-04-14

Victor Hugo nun bu kadar hayin oldugunu bilmiyordum.

 
CEMİL MERİÇ'TEN SEÇMELER (Yunan Mucizesi I )
Online Kişi: 26
Bu Gün: 560 || Bu Ay: 9.164 || Toplam Ziyaretçi: 2.200.701 || Toplam Tıklanma: 51.938.563